BELED SÛRESİ

"And içerim bu beled(şehir)e.." (Beled; 1) Yani yemin ederim Mekke'ye.

"Kİ sen içinde oturmaktasın." (Beled: 2)

Sen orada ikamet etmekte ve basiretle Allah'a davet etmektesin. Bununla birlik­te beled (şehir), hayvanların ve bitkilerin korunduğu haremdir. Böyle olmasına kar­şın, düşmanlık Muhammed'e reva görülmekte ve kendisi mubah sayılmaktadır.

Neden beled(şehir)e yemin edilmiş, burada bir çelişki yok mu? Çünkü tevhide davet, buradan başlamıştır. Çağlar önce duası kabul edilen Allah'la irtibata geçen ye­ni neslin oluşumu burasıdır. Burada İbrâhîm ve İsmail şöyle dua etmişlerdi: "Rabb'imiz onlara kendi içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara ki­tabi ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir elçi gönder." (Bakara: 129)

Bunun için biz:

"Babaya ve ondan meydana gelen çocuğa and içerim ki" (Beled: 3)

âyetindeki babayı İbrâhîm, çocuğu da, yeryüzünde tevhid devleti kuran ve risâletle-rin sonuncusu jsmâîl zürriyetinden gelen ve O'nun çocuğu olan Muhammed olarak tefsir ettik.

"Biz İnsanı zorluk arasında yarattık." (Beled: 4)

İnsan cinsi, yükümlülüklerin ağırlığını ve şehvetine uymaktan kendisini koruyan şeriatın gemini yüklenir. Yeniden dirileceğini inkâr edebilir.

Neden? Onun canını aldıktan sonra ona o canı tekrar iade etmekten Allah âciz mİ? İnsan hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?" (Beled: 5)

Bunun bir benzeri âyet başka sûrede şöyle geçmektedir: "İnsan bizim kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor?" (Kıyamet: 4)

Beled Sûresi • 651

Kur'ân-ı     Kerîm ' in     Konulu     Tefsiri

İnsan kazancıyla ve servetini infâk etmekle gururlanır:

"(Gösteriş ve övünme için) Ben bir çok mal sarfettim, diyor." (Beled: 6)

İşte, makam, servet ve cömertlikle böbürlenen Arab'ın özelliği budur. Şâir Anta-ra der ki:

Sen sarhoş olunca ben telef ederim malımı

Yaralanmamış bol namusumu.

Kendine gelince çığlığı kısamam

Sen de bilirsin benim karakterimi ve bana asil ol.

Kişi, iman ve ıslah elbisesi olmadan çıplak olarak Rabbine kavuşmuşsa bütün bunların ne kıymeti var?

"Kimse kendisini görmedi mi sanıyor?" (Beled: 7)

Allah, herkesten malını, nerede kazandığını ve nasıl infâk ettiğini soracaktır. Ardından Mevlâ, kuluna şükretmesi için verdiği nimetleri hatırlatıyor:

"Biz ona vermedik mi: İki göz, bir dil, iki dudak? Ona iki tepe (iki hedef: hayır ve şer yolunu) gösterdik." (Beled: 8-10)

Küfrün ve kör bağnazlığın bağlarının kırılma ânı gelmedi mi, inanarak ve emri­ne boyun eğerek Allah'a giden yolu engellendi mi ki!

"Bunu gerçekleştirmek için ne yaptı? Sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bi­leceksin? Bir boynu (kölelik zincirinden) çözmek, yahut doyurmaktır; açlık gü­nünde, akraba olan yetimi, yahut hiçbir şeyi olmayan yoksulu." (Beled: 12-16)

Sûre, burada çok güzel eserleriyle birlikte imandan söz ediyor. Çünkü iman, so­yut cömertlik, fidye verme, aklama, övme kuruntusu değildir. Mü'minler, kâmil ve yüce onur sahibi insan tiplemeleridir:

"Sonra inanıp birbirine sabır tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden ol­mak. İşte onlar sağın adamlarıdır." (Beled: 17-18)

Yani cennet ehlinin bütünüdür. Sabrı ve merhameti tavsiye etmek, olgun ve ictİ-had ehlinin bir pazarlamasıdır.

Mü'minler, tembel ve pısırık değil ölüm kendilerine erişinceye dek hayır yolun­da yarışan insanlardır. İşte bu yüzden onlar Rıdvan cennetİndeki yerlerine konulurlar. Herkes çabası, koşusu ve Allah'ın tevfîki oranında ağırlanır.

Günahta kaşarlanmış ve karanlık aâşıklarına gelince onlar için başka bir son var­dır:

652 - Beled Sûresi

Muhammed     Gazalî

"Ayetlerimizi tanımayanlar İse solun adamlarıdır. Onlara (kapıları) üzerlerine kilitlenecek bir ateş vardır!" (Beled: 19-20)

Beled Sûresi, Arap peygamberlerin, güney ve kuzey olarak Arap Yarımadası'nda hidâyette başarı elde edemediklerini açıklamaktadır. Son peygamber mührü gelince Arap Yarımadası* nın ortasında, meşaleleri bütün dünyaya taşıyanları oluşturdu.

 

Beled Süresi • 653

 

Free Web Hosting