BURUC SURESİ

"Burçlara sahip (olan) göğe andolsun." (Burûc: 1) Burûc, yani yıldızların üzerinden geçtiği yörüngelere yemin olsun.

"Va'dedilen güne andolsun." (Burûc: 2) Yani hesap gününe yemin olsun.

"(O gün) şâhidlik edene ve şâhidlik edilene (görenlere ve görülenlere) andol­sun." (Burûc: 3)

"Allah, melekleri ve elçileri insanlara şâhiddir. Öldürüldü, hendeğin (İçine atı­lan) adamları." (Burûc: 4)

Lanetlendiler ve helak oldular. Uhdûd; yerin kazılıp içine yakılacak maddelerin doldurulması, demektir. Yakılmaları için mü'minler oraya atıldılar. Gerçek şehidler beşer tarihinde çoktur. Amansız zulmün ise sının yoktur.

Bir nice şehidler tanıdım ve yaşayışlarında âdeta bu iş için yaratılmış olduklarını gördüm. Bu şehidler, bâtılı ve onu savunanları horlayıp hakir gördüler. Bu yolda can­larını hakka feda etmekten çekinmediler. Bu şehidlerden birinin ölümünden önce şöy­le bir konuşma yaptığım işitmiştim: "Hakta yok olmak, bekanın gözü olmaktır." Bu asrın ortalarında Filistin'de benim ortaya çıkmamı ve meydanda olmamı isteyen ba­zı gençler, benim ziyaretime gelmişlerdi. Şimdi o gençler gittiler ve bir daha dönme­diler. Onların kahramanlıkları, gidenler ve geride kalanlar için dillere destandı.

Zebanilerin, yanında çocuğu ile birlikte ateş dolu hendeğe götürdükleri mü'min bir kadının destanını okumuştum. Bu kadın, belki de çocuğundan ötürü, birazcık te­reddüt etmiş, bunun üzerine çocuğu annesine, "Sabret, sen hak üzeresin." demiş, pe­şinden ateşe atılmıştı.

İmanı yaymak için güzel bir imtihanla sınanan ve ölüme mahkûm edilen râhib bir delikanlının haberini okumuştum. Tanrılık iddiasında bulunan kral, o delikanlıyı, ken-

Burûc Suresi • 639

Kur'ân-ı      Kerîm'in      Konulu     Tefsiri

dine tâbi olan birkaç askerini hükmü infaz etmek (öldürmek) için göndermişti. Deli­kanlı o askerlerden kurtulup yeniden kralın yanına döner ve: "Benim Rabbim senin adamlarından beni kurtardı." der. Bunun üzerine kral, delikanlıyı öldürtmek için bir başka askerlerle gönderir. Delikanlı onların ellerinden de kurtulur. Bu olay birkaç kez tekrar eder ama başarısızlıkla sonuçlanır. Bunun üzerine delikanlı krala der ki: "Beni öldürtmek mi istiyorsun?" Kral: "Evet" der. Delikanlı: "O zaman şehir halkını topla, onların gözleri önünde darağacı kurarak beni as. Bu delikanlının Rabbi olan Allah'ın adıyla diyerek okunu bana fırlat. Beni ancak öyle öldürebilirsin" der. Öyle yapar, oku fırlatır ve delikanlıyı öldürür. Ama bu delikanlı İle birlikte ilâhlık taslayan Fir'avn hu-râfeciliğini öldürür. Ahmak kral, kendi Hanlığının bittiğini anlar. Tarihçilerin aktardı­ğına göre, mü'minleri yakmak için ateşle dolu hendekler kazılmıştır.

"O yakıt doldurulup tutuşturulmuş ateş (hendeğinin adamları)! Onlar(ı yakan zâlimler, ateş dolu) hendeklerin başında oturmuşlardı. (İçine attıkları) mü'min-lere yaptıklarını seyrediyorlardı. Mü'minler sırf azîz, övgüye layık Allah'a inandıkları için onlar bu mü'minlerden öç almışlardı." (Burûc: 5-8)

Bir nice fertler ve cemiyetler, Allah yolunda ölmüş ve âhiret yurdunu kazanmış­lardır. Şu gelen âyette Allah, işledikleri cürümden vazgeçmeleri için Mekkelİlerden bozguncuları tehdit ediyor:

"Mü'min erkeklerle mü'min kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar sonra da tevbe etmeyenler (yok mu?) İşle onlar için cehennem azabı ve (orada) yanma cezası vardır." (Burûc: 10)

Ceza amelin cinsine göredir. Bunun ardından sûre, korkacak olanlar korksun ve tevbe edecek olanlar etsin diye Allah'ın bir kısım celâl ve cemâl sıfatlarım zikrediyor:

"Doğrusu Rabbinin zorlu yakalayışı şiddetlidir. Çünkü O, ilkin var eden, (son­ra dirilterek) döndürecek olandır. O çok bağışlayandır, çok sevendir. Arşın sa­hibidir; Mecîd (pek yüce)dir." (Burûc: 12-15)

Bu Allah'ın sıfatlarıyla yapılan öğüt ve hatırlatma, geçmiş zorbaların yaptıkları­na kısaca işaret etmektedir. Allah bu zorbalara az bir müddet tanımış, sonra da onla­rı güçlü ve kuvvetli bir şekilde alıvermiştir: "Bu dünyada arkalarına lanet taktık. On­lar kıyamet gününde de kötülenmişler arasındadır." (Kasâs: 42) Şu gelen âyete bir göz atacak olursak zâlimlerin "cunûd (ordular)" olarak nitelendiğini görürüz:

"Geldi mi sana o orduların haberi? (Yani) Fir'avn ve Semûd (ordulann)ın?" (Burûc: 17-18)

Bu hüküm, cinayetten uzak normal bir hükümdür. Bela, iman ve iman ehlini boğ­mak isteyen ve dinin kendisinden aşırı zarar gördüğü askerî inkılaplarla artıp çoğalır.

640 • Buruc Sûresi

 

Free Web Hosting