GÂŞİYE SÛRESİ

"(Resulüm) Dehşeti her şeyi kaplayan gâşiye (kıyâmet)nin haberi sana geldi mi?"(Gâşiye: 1)

Gâşiye, kıyamet gününün isimlerindendir. Çünkü bu fikirleri kaplamış ve in­sanlara korku salmıştır. Sûre, insanların gönüllerine korku salmak için va'd ve tehditle başlamış, sonra putlara tapmaktan kaçınıp sadece Allah'a ibâdet etmek için o günkü çevre şartlarında yaygın olan deve, dağ vs. gibi nesneleri zikre­derek aklı düşünmeye sevketmiştir.

Bu sûre, İslâm ümmetinin risâtinin insanlar arasında Öğüt verme ve hatırlatmadan ibaret olduğunu belirterek son bulmuştur. Şayet bütün insanlık yaratılış gayesini id­râk edememiş olsaydı, Müslümanlar bu yükü kaldırabilirler. İlhad, münker ve Al­lah'tan gafil kalma ile savaşabilirler.

Bu yolda Müslümanların yardımına kendisiyle şerefyâb oldukları ebedî kitapları yetişir. Bu kurak yıllarda O'nu sığmak edinirler.

Sûrenin ortaya koymuş olduğu tehdit, deprasyon geçiren suçluları nitelemektedir: "Yüzler var ki o gün yere eğilmiştir, zelildir." (Gâşiye: 2) "Solgun ve ümitsizdir. Yorgun, bitkin mi bitkindir." (Gâşiye: 3)

Onun içeceği bunaltıcı olan kaynar sudur. Yiyeceği ise faydasız şeylerdir. Mutta-kilere gelince onların yerleri farklıdır:

"Yüzler de var ki o gün nimet içinde mutlu. (Dünyada) çalışmasından memnun. Yüksek bir cennettedir." (Gâşiye: 8-10)

Boş şeylerin cennette olmayışı cennetin vasıflarındandır. Çünkü boş şeyler, akıl sahiplerine lâyık olmayan saçmalıktır.

"Akıl sahiplerine yakışan, bilinmeyenin ötesinde iyice algılayıp görene dek

 Sûresi • 645

Kur'ân-ı     Kerîm'in     Konulu     Tefsiri

akılları kullanmaktır. Bakmıyorlar mı develere, nasıl yaratıldı? Göğe, nasıl yük­seltildi?" (Gâşiye: 17-18)

Âyette geçen "keyfe (nasıl)" sorusu, insan aklını araştırma ve kâinattaki bitkileri ve cansız varlıkları keşfetme için kullanmaya davettir.

Ben, tasavvur ve önyargıları araştıran Yunan felsefesiyle uğraşan ve materyaliz­mi inceleyen; Kur'ân felsefesini bırakan bizden öncekileri kınıyorum. Her ne kadar babalarımız bu ihtiyacı giderseler de maalesef onlar da yetersiz kalmışlardır.

Allah'ın şu buyruğu karşısında biraz durmamız gerekir:

"(Ey Muhammed), sen öğüt ver, çünkü sen ancak öğüt verensin. Onların üze­rinde zorlayıcı değilsin." (Gâşiye: 21-22)

Müslümanlar, malları araklayan ve boyunları zillet altına düşüren/insanları köle-leştiren sömürge devleti kurmakla yükümlü değiller. Müslümanlar, akılları bağımsız kılan ve insanları olgunluğa eriştiren büyük devleti kurmakla görevliler. Bu devletin kuruluşu, her hangi bir cins imtiyazı ve soy üstünlüğü değildir. Bu devlet, Allah yo­lunda cihadın üstün bir rengidir. Bu bir ayıp mı?

Hevâ ve heveslerini korumak ve zulümlerini yaymak uğruna küfür otoritelerinin gücü, erdemlilerin can alıcı yerlerine isabet etmiştir. Mü'min otoritenin, iman ve ıs­lah için usanmadan davet ve adaleti yerine getirmesi ve temizliği koruması gerekir. Ne olursa olsun, ömürler uzasa da veya kısalsa da sonunda dönüş âdil olan Allah'adır.

"Muhakkak dönüşleri bizedir. Sonra onların hesabını görmek bize düşer." (Gâ­şiye: 25-26)

646 • Gaşiye Sûresi

 

Free Web Hosting