TEĞÂBUN SÛRESİ
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı teşbih eder. Mülk O'nundur, hamd O'nadır. O her şeye kadirdir." (Teğâbun: 1)
Kâinat Rabbini biliyor, O'nun varlığını ve bakî oluşunu tanıyor. Bu yüzden O'nu hamd ile teşbih ediyor ve emrine boyun eğiyor. İnsanlara gelince onlar ne haldedirler? İnsanların geneli, Allah'a karşı geliyor, haklarını inkâr ediyor ve elçilerine karşı savaş açıyor: "O insanı nutfeden (spermden) yarattı. Bir de bakmışsın ki o (insan) Rabbine apaçık bir hasım oluvermiştir." (Nahl: 4) Bu nasıl bir itaatsizlik ve saçmalıktır?!
Ne garib! Allah'a nasıl karşı gelinir ve O'nu inkâr eden nasıl inkâr eder? Her şeyde O'na işaret vardır. O'nun bir tek olduğuna işaret eden!.
Teğâbun Sûresi, işlenen seviyesizliği ve adî günahları hatırlatan şu teşbih ile başlamıştır:
"Sizi O yarattı. Kiminiz kâfirdir, kiminiz mü'min. Allah yaptıklarınızı görmektedir." (Teğâbun: 2)
Allah'ın senin suretini güzel yaratmasına karşın senin O'nu takdir edememen, sana nimet verdiği halde gaflet ve inkâra dalman bir eksikliktir. İnsanlar vahyi, kendileri gibi bir beşer yüklendi diye inkâr ettiler sonunda geçmiş asırlarda Âd ve Semûd gibi şöyle dediler: "Rabbimiz dikseydi melekler indirilirdi." (Fussilet: 14)
Başka bir insanın üstünlüğünü tanımak insanoğluna çok zor gelir. Çünkü insanoğlu, Özellikle de ahmak olanları, kendisini o konuma getirmesini ve başkasından üstün olmasını ister. Bunlar, birer zekâ fukarası ve kendi ehline ihanet eden kimselerdir.
"Önceden inkâr edenlerin haberi size gelmedi mi? (Onlar) işlerinin vebalini tattılar ve onlar için acı bir azap vardır. Böyledir, çünkü onlara peygamberleri, açık deliller getirirlerdi, fakat onlar (peygamberlere): 'Bir insan mı bize yol
Te£S!bun!
Kur'ân-ı Kerîm "in Konulu Tefsiri
göslerecek?' deyip inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da (hiçbir şeye) muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, övülmüştür." (Teğâbun: 5-6)
Kendini başkalarından üstün görmek ve başkalarını alt edip yenilgiye uğratmak, bazı bireylerin karakteridir. Böyle olmasına rağmen bu karakterin bir kısım halkta olduğu zehabına kapılır. Şayet peygamberler ve sâlih kimseler, kendilerine verilen yeteneklerle övünüp böbürlenme ve ululuk taslamış olsalardı, mutlaka biz onların başkalarını küçük gördüklerini ve kibir ve küfre sığındıklarını söylerdik. Ama resuller, insanların en alçak gönüllüsü ve en yumuşak huylusudur. Bu yüzden onlara karşı çıkma, azılı bir inkâr ve açık bir günahtır.
"İnkar edenler, katiyyen dirilmeyeceklerini sandılar. De ki: Hayır, Rabbim hakkı için mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah'a göre kolaydır." (Teğâbun: 7)
Yeniden dirilmeyi inkâr, kadîm bir suçtur. Fakat bu suç, bu çağda daha da yaygınlık kazanmıştır. Çünkü içinde bulunduğumuz medeniyet, dünya hayatını süslemiş ve toprağı o hayatın çok daha ötelerine yığmıştır. Onlara göre, âhiret gününden konuşmayı akıllıların dile alması caiz değildir.
Bu inkârda onların liderliğini Ehli Kitap'tan Yahudiler yapmışlardır. Arap rnül-hidleri de, halka Allah'ı unutturmaya ve O'nunla buluşmayı inkâr ettirmeye çalışmışlar ve âhiret pasajlarını tasvir eden Kur'ân'la aralarını açmışlardır. Dinin meseleleri tamamen yaygın olan irtidata direnen yeni bir sunuşa ihtiyaç duymaktadır.
"Artık Allah'a, Resûlü'ne ve indirdiğimiz nura İnanın." (Teğâbun: 8)
Buradaki nûr, Kur'ân'dır. Bu, bir çok âyette böyle isimlendirilmiştir: "Fakat biz O'nu (vahyettiğimiz kitabı) kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nûr kıldık." (Şûra: 52)
Bu kitap dışında A'dan Z'ye kadar Yüce Allah'tan sâdır olan güvenilir hiç bir söz yoktur. Bu kitap, yakîne erdiren bir hayli delilleriyle birlikte insanı kurtuluşa erdiren inancı ortaya koymuştur. Keşke Müslümanlar, kitaplarının seviyelerine yükselip risâ-letini yerine getirebilseler.
"Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o teğâbun (aldanma) günüdür." (Teğâbun: 9)
Yeniden dirilme gününde insanların hisleri, açıklamaya ihtiyaç duymaktadır. Bazı insanlar o gün şöyle diyecekler: "Ah, keşke ben, bu hayatım için (iyi işler yapıp) gön-derseydim." (Fecr: 24) O gün, bir çokları vakitlerini ve kendilerine verilen nimetleri heba edip itaat üzere kullanmadıkları için pişman olacaklardır. Bu olay, bir hadiste şöyle geçmektedir: "Bir çok insanın aldandığı iki nimet vardır: Sıhhat ve boş vakit."
Bir kısım insanlar, filanı büyük sanarak dost olup falanı zayıf görerek düşman ol-
580 ¦ TegSbun Sûresi
Muhammed Gazali
duklarına pişman olacaklardır. Kurtuluşa erdirecek olan bir çok fırsatlar, aşırı ahmaklıkları yüzünden insanlardan kaybolup gitmiştir. Bir zaman gelir ki inkâr edenler, keşke Müslüman olsaydık, diye arzu ederler. (Hicr: 2) Ne yazık ki, çalışma vakti geçmiş ve hesap vakti gelip çatmıştır.
Bu sûre, Medenî olup, Muhacir ve Ensâr, pek güçlükler ve şiddetli düşmanlıklar karşısında İslâm devletini kurmakla yükümlü tutulunca Allah bir milletin sabretmesi ve imanda güçlenmesi için şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın izni olmaksızın hiç bir musibet İsabet etmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir." (Teğâbun: 11)
Bir kişinin dinine yardım için ülkesini terketmesi, çok zor bir şeydir. Her insan buna katlanamaz.
Ebu't-Tıb der ki:
"Eğer güçlük olmayaydı bütün insanlar ihtiyaç duyulan cömertliğe koşar ilerlemek adına savaşırlardı!"
Hicret çağrısına kulak veren insanlar, bu çağrının gereğim yerine getirdiler. Çocuklarının ve eşlerinin yanında kalıp rahat etmeyi isteyenler ise bu onuru kaybettiler. Bu onuru kaybedenlerin büyük bir çoğunluğu ise sevdikleri insanlar hatırına bu kesin çağrıya kulaklarını tıkadılar, işte bu insanlar hakkında Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Ey inananlar, eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, (kusurlarından) geçer, bağışlarsanız muhakkak ki Allah da çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (Teğâbun: 14)
Hayata bağlılık, bazen ihanet ve kaybetme aracı olabilir:
"Mallarınız ve evlatlarınız sizin için bir fitne (deneme)dir. Büyük mükâfat ise Allah'ın yanındadır." (Teğâbun: 15)
Sapıklık ve düşmanlığa karşı direnme, imanlı insanların sabırla ve gönüllü olarak katlanmaları gereken fedâkârlığa gereksinim duyduğu bir gerçektir. Biz günümüzde öyle yiğitler gördük ki, bunlar Allah'a verdikleri sözü yerine getirme noktasında hiç bir kınayıcımn kınamasına aldırış etmezler. Hırsızlara arka çıkanlar ve emniyet güçlerine karşı gelenlerin ne bir güvencesi ne de bir imanı vardır. İşte bu sebepten dolayı sûre, çalışma ve mücâdele etmenin gerekliliğini ortaya koyarak son buluyor.
"O halde gücünüz yettiğince Allah'a isyandan kaçının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işle onlar kurtuluşa erenlerdir." (Teğâbun: 16)
4
Tegâbım Sûresi ¦ 581