TUR SURESİ

 

Tûr Sûresi, tıpkı sabah olunca gecenin karanlığını gidermesi ve etrafı aydınlatma­sı gibi hidâyetin de nefse doğunca Kur'ân-ı Kerim'i içte yaşamak için hoş bir ör­nektir!

Cübeyr b. Mut'im, Bedir yenilgisinden sonra kavminden esir düşenleri kurtarmak için Medine'ye gelen ve Müslümanlar Peygamber'in (s.a.v) ardında akşam namazını kılmak için mescide girdiklerinde mescidin dışında duran bir müşrik idi. Peygamber'in (s.a.v) namazda Tûr Sûresi'ni okuduğunu duydu. O esnada nefsinde değişiklik oldu. Gönlünde şirk sarsıldı. Âdeta okunan vahyin içindeki küfür kalıntılarını yerle bir etti­ğini, silip süpürdüğünü hissetti.

Cübeyr, "Ben Peygamber'in akşam namazında Tûr Sûresi'ni okuduğunu işittim" dedi. Şu âyete gelince âdeta kalbim uçuyordu:

"Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar bir türlü anlayıp inanmazlar. Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olan kendileri midir?" (Tûr: 35-37)

Bir başka varyantta Cübeyr diyor ki: "Medine'ye Resûlullah'ın yanına Bedir esir­leri hakkında konuşayım diye vardım. İçeri girdim. Resûlullah, ashâbıyla birlikte ak­şam namazını kılıyordu. O'nun:

"Tûr... Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır. Ona engel olacak hiçbir şey

yoktur." (Tûr: 1-8)

âyetlerini okuduğunu işittim. Sanki kalbim heyecanla çarpıyordu. Azabın inmesinden korkuyordum! Ben yerimden kalkmadan azabın vuku bulacağını sanmıştım."

Adam putlarını terketti ve kurtuldu. Kur'ân'ın kafanlıklardan aydınlığa çıkardığı daha nice insanlar vardır.

Tûr Sûresi -519

Ku r 'ân- ı     Kerîm'in     Konulu     Tefsiri

Yeni vahiy ile eski vahiy arasında bir yakınlık vardır. Fir'avn'a karşı savaş yükü­nü yüklenmesi İçin Tür Dağı'ndan Musa'ya, tevhidin ilkelerini yerleştirmesi ve dinî vehimler üzerine değil gerçekler üzerine inşâ etmesi için Beytü'l-Ma'mur cihetinden Muhammed'e vahiy geldi.

Musa'nın sâhifelerinin yayılmış levhalar olduğu, Fir'avn'un boğulduğu ve sahte ilâhın dalgalar arasında kaybolduğu denizin Kızıldeniz olduğu açıktır. Allâme İbn-i Aşûr'un görüşü budur.

Sûrenin başladığı bu kısımlarının tefsirinde üzerinde durmadığımız başka görüş­ler de zikredilmiştir.

Vurgulamak istediğimiz asıl nokta, bizim peygamberimizin Kur'ân'ı din ve dev­let olarak aldığı gibi Musa'nın da Tevrat'ı din ve devlet olarak almasıdır.

İsa'ya gelince O'na gönderilen İncil, Tevrat'ın açıklayıcısı ve ondan ayrılan bazı sınırlı hafifletmeler olarak gelmiştir.

Her ne olursa olsun Kur'ân, inanç ve şeriatın son durumunu İçermektedir. Vahyin geri kalan kısmı kıyamete dek onda yazılmıştır. O, geçmiş peygamberlerin almış ol­dukları vahyin gözde vesikasıdır.

Tûr Sûresi, geleceklerini karartan vahiy düşmanlarını tehdit etmektedir. Muttakî-lere gelince onları hoş bir gelecek ve kalıcı bir nimet beklemektedir.

Daha önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilâhî azâbdan) korkardık.

"Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azâbdan korudu. Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarryorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur." (TÛr: 26-28)

Söz ve tehdit geçtikten sonra sûrenin ortalarında Allah Resûlü'nün daveti azimle sürdürme ve hatırlatmaya devam etme emri geçmektedir:

"(Resulüm!) sen öğüt ver. Rabbinin lütfuyla sen ne bir kâhinsin, ne de bir de­li." (TÛr: 29)

Fıtrat dininin kehâneti ya da akıl dininin deliliği nereden gelmektedir?

İslâm'ın onuru, yamukluktan, hatadan, yapmacık hareketten ve sapmadan yüzçe-viren saygın İnsanlık üzerine kuruludur.

Bunun için bunun ardından, âdeta insanı halden hale çeviren ve içinde bulundu­ğumuz hâli ve geleceği düşünmeye sevkeden elektrik çarpması gibi peşpeşe onbeş so­ru sorulmaktadır:

£

1. "Yoksa onlar: '(O), bir şâirdir; O'nun zamanın felaketlerine uğramasını bek­liyoruz' mu diyorlar? De ki: Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerde-

520 • Tûr Sûresi

Muhammed     Gazalî

nim."(Tûr: 30-31)

"Muhammed şâir değildir. Biz ona şiir öğretmedik. Ona gerekmez de." (YâSîn: 69) "O'nun kitabı, gerçeklerle doludur, hayallerle değil. Biz Kur'ân'ı hak olarak in­dirdik; O da hakkı getirdi." (İsrâ: 105)

2. "Onlara akılları mı bunu emreder?" (Tûr: 32) Akıl sahipleri bu tür ithamlar girdabından kurtulmaya çalışırlar.

3."Yoksa onlar azgın bir topluluk mudurlar?" (Tûr: 32) Azgınlık, yalanlamanın ilk faktörüdür.

4. "Yahut 'O'nu kendisi uydurdu'mu diyorlar? Hayır onlar iman etmezler. Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz getirsinler." (Tûr: 33-34)

Eğer Kur'ân bîr beşer sözüyse O'nun bir benzerini getirmeye onu ne engelliyor?

5. "Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar?" (Tûr: 35) Sıfır hiç bir değer ifâde etmez.

6. "Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?" (Tûr: 35)

İnsan yaratılmış terbiye olunmuştur. Kendisi bir şey yaratamaz.

7. "Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar bir türlü anlayıp inan­mazlar." (Tûr: 36)

Biz dünyayı kendimiz İçin hazırlanmış bulduk, zerrelerine ve kürrelerine kadar hiçbir şeyi yapmadık.

8. "Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?" (Tûr: 37)

Kâfirlerin geneli, peygamberlerin niçin aramızdan seçildiğini ve neden bizim ter­cihimize bırakılmadığını sorarlar.

9- "Ya da herşeye hâkim olan kendileri midir?" (Tûr: 37)

"Güçleri varsa bir denesinler. Onların kalblerinde, asla yetinemeyecekleri bir büyüklük hevesinden başka bir şey yoktur." (Gâfİr: 56)

10. "Yoksa onların, üzerine çıkıp gizlice dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsinler." (Tûr: 38)

Eğer vahiy onlar için kolaysa haydi onu getiriversinler. Bu nasıl düşünce böyle.

11. "Yoksa kızlar O'nun, oğullar da sizin mi?" (Tûr: 39)

ıü, ğunu söylerler!

İ

Mekke müşrikleri, kızları olunca üzülürler. Buna rağmen kızların Allah'ın oldu-

TOr Sûresi* 521

Kur'ân-ı     Kerîm'in     Konulu     Tefsiri

12.  "Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı eziliyorlar?" (Tûr: 40)

Peygamberler, insanlardan birşey istemezler. Onlardan dünya talebinde bulun­mazlar.

13. "Yoksa gayba âit bilgiler kendi yanlarında da, onlar mı yazıyorlar?" (Tûr: 41) Kâfirler yanında görünen ya da görünmeyen hiç bir bilgi yoktur.

14. "Yahut bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar İnkâr edenlerdir." (Tûr: 42)

Bazen hak ile bâtıl arasındaki mücâdele uzun sürebilir. Fakat sonuç muttakîlerin-dir.

15. "Veya onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah onların ortak koştuk­ları şeylerden uzaktır." (Tûr: 43)

Allah dışında herşey boştur.

Bu sorulardan sonra Yüce Allah şöyle buyuruyor:

"Gökten düşen bir kütle görseler 'üst üste yığılmış bulutlardır' derler." (Tûr: 44) Yani bunlar inatçı ve kibirlidirler. Hakkı bilmez ve asla delillerini kabul etmezler.

Bu yüzden Rasûl'e, "Onlara Hak karşısında tükenecekleri ve güçlü karşısında yenik düşecekleri bir süre tanı, sen de İbâdet ve cihadla meşgul ol." denmiştir:

"Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin." (Tûr: 48)

 

t

522 • Tûr Sûresi

 

Free Web Hosting