İNFİTÂR SÛRESİ2

Gök   Çatladığında. 2

İzâhı3


İNFİTÂR SÛRESİ

(Mekke'de nazil olmuştur.)

 

Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

1  — Gök yarıldığı zaman,

2 — Yıldızlar saçıldığı zaman,

3  -   Denizler kaynaştığı zaman,

4  - Kabirlerin içi dışına getirildiği zaman,

5  — Kişi neyi takdim edip neyi te'hir ettiğini bilir.

6  - Ey insan; keremi bol Rabbma karsı seni ne aldattı?

7 -   O ki;  seni yaratmış.,  sana şekil vermiş ve düzelt­miştir.

8  - Sem istediği sekiide tcrkîb etmiştir

9  — Hayır, bilakis siz dini yalan sayıyorsunuz.

10 - Halbuki sizin üzerinizde koruyucular vardır;

11 - Çok şerefli yazıcılar,

12 - Ne yaptığınızı bilirler.

 

Gök   Çatladığında

 

"Gök yanidışiı zaman iki parçaya ayrıldığı zaman. Müzzemmil sûresinde buyuruldugu gibi: -Gok onunla yarılmıştır.-1  t, Müzzemmil, 18)

»Yıldızlar saçıldığı zaman." Düştüğü vakit.

»(Denizler kaynattığı zaman- Ali İbn Ebu Talha, İbn Abbâs'tan nakleder ki, o Allah. Teâiâ'mn denizlen birbirine kattığı zaman, diye mânâ vermiştir. Hasan ise; Allah Te;:la onları birbirine karıştırır da su­ları gider, demiştir. Katâde, tatlı sulan aeı .sularıyla karışır, diye mânâ vermiştir. Kelbi ise bu kelimeye; doldurulmuş anlamım vermiştir.

"Kabirlerin içi dışına getirildiği zaman İbn Abbas der ki: Kabir­ler tarandığı zaman. Südciî ise uynauhp içinde bulunanlar çıkarıldığı zaman,   anlamını vermiştir.

«Kişi, neyi takdim edip neyi te'hır elliğini bilir.- Neyi elde edip ne­yi elde   edemediğini.

"Ey İnsan; keremi bol Rabbma. karşı seni ne aldattı?1» Bu ifâde bir tehdîddir. Yoksa bazılarının zannettiği gibi cevabı gösterme ifâdesi de­ğildir. Şoyieki 'Keremi bol Rabbma karşı sem ne aldattı'?11 iladesine kar­şılık olarak; onun keremi aldattı, dernektedirler. Ancak bu âyet böyle değildir. Aksine âyetin anlamı şöyledir . Ey âdemoğlu; yüce Rabbma karşı seni aldatan ne oldu ki, O'na isyan etmeye yoneldin ve lâyık olma­dığı şekilde karşı geldin? Nitekim hadiste şöyle denilir ; Kıyamet günü Allah Teâlâ buyurur ki : Ey âdemoğlu, Bana karşı seni aldatan ne oldu? Ey âdemoğlu; peygamberlere nasıl karşılık verdin. İbn Ebu Hatim der ki ; Bize babam... Süîyân'dan nakletti ki; Hz. Ömer bir kişinin bu âyeti okuduğunu duyunca, cehalet diye karşılık vermiştir. Yine İbn Ebu Ha­tim der ki: Bizi: Ömer İbn Şebbe... Yahya el-Bekkâ'dan nakletti ki; Abdullah İbn Ömer bu âyeti okuyup; Aiiah'a andoisun ki cehaleti onu aldattı, dediğini işittim. İbn Abbâs, Rebî' İbn Huşeym ve Hasan'dan da benzeri bir rivayet nakledilmiştir. Katâde ise der ki: Âdemoğlunu şu düşmanı olan şeytândan başka hiç bir şey aldatmamıştır. Fudayl İbn İyâz der ki: Eğer Rabbım bana «Bana karşı seni ne aldattı?» derse; ben, Senin perdelerle örtülü gizliliklerin, derim. Ebu Bekr el-Verrâk der ki: Eğer Rabbım bana «Keremi bol Rabbına karşı seni ne aldattı?» der­se; kerem sahibinin keremi beni aldattı, derim. Bağavî ve bazı işaret ehli (tefsîrcüer) derler ki: «Keremi bol Rabbına» denilip te Allah'ın diğer isim ve sıfatlarının zikredilmemesi muhataba icabeti telkin için olduğu hissini vermektedir. Bunu söyleyen kişinin düşüncesi pek de uzak sayılmaz. Çünkü kerem sahibi birine kötü fiiller ve davranışlarla muka­bele etmenin uygun olmayacağına dikkatleri çekmek için «Kerîm» ismi zikredilmiştir. Bağavî, Kelbî ve Mukâtil'den nakleder ki; onlar, bu âyetin Ahnes İbn Şerîk hakkında nazil olduğunu, söylemişlerdir. Rasûlullah (s.a.)a vurmuş ve o zor günlerde cezasını görmemişti. Bunun üzerine Allah Teâlâ, «Keremi bol Rabbına karşı seni ne aldattı?» âyetini inzal buyurdu.

«O ki; seni yaratmış, sana şekil vermiş ve düzeltmiştir.» Seni yara­tıp şekil veren ve düzelten keremi bol Rabbına karşı seni aldatan nedir? Uzunluğunu, boyunu düzgün yapan, en güzel şekil ve biçimde seni hal-keden Rabbına karşı. İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Ebu Nadr... Büsr İbn Cihâş'tan nakleder Ki; Rasûlullah (s.a.) bir gün avucunun içine tükürmüş ve onun üzerine parmağım koyarak demiş ki: ÂÛah Azze ve Celle buyurur ki: Ey âdemoğlu; Ben seni şunun gibisinden yaratmış olduğum halde sen Beni nasıl âciz bırakacaksın? Nihayet seni düzeltip düzgün bir şekil" verdiğimde iki soguic arasında yuruaun. rop-rak seninle dolu idi. Topladın vermedin. Nihayet can boğaza gelince; sadaka vereceğim, dedin. Halbuki nerede sadaka zamanları, ibn Mace de du naaisi edu aekr İDriüîBu Şeybe kanaifylâ.7. Büsr lbn Cuıaş'tan nakleder. Şeyhimiz Hafız Ebu'l-Haccâc el-Mizzî der ki: Yahya İbn Hamza da ona tâbi olarak Sevr İbn Yezîd kanalıyla bu hadîsi Abdullah İbn Meysere'den nakletti.

«Seni istediği şekilde terkîb etmiştir.» Mücâhid der ki: Babaya, anaya, dayıya veya amcaya benzer şekilde. İbn Cerîr Taberî der ki: Bize Muhammed İbn Sinan... Ümeyye İbn Rebâh'tan nakletti ki; ona babası, ona da dedesi nakletmiş. Rasûlullah (s.a.) ona; neyin oldu? diye sormuş. O da; ey Allah'ın Rasûlü benim neyim olacak ya oğlum, ya da kızım, demiş. Rasûlullah (s.a.) : kime benziyor? deyince o; ey Allah'ın Rasûlü, kime benzeyebilir ya babasına veya anasına, demiş. Rasûlullah (s.a.) o zaman şöyle buyurmuş : Dur, asla böyle deme. Nutfe rahme yerleşince Allah Teâlâ onunla Âdem arasındaki her nesebi orada hazır bulundurur. Allah Teâlâ'nın «Seni istediği şekilde terkîb etmiştir.» âyetini okumadın mı? Yani seni istediği şekilde yürütmüştür. İbn Ebu Hatim ve Taberânî de Mutahhar İbn Heysem kanalıyla bu hadîsi nak­lederler. Eğer bu hadîs sahîh olsaydı, bu âyet konusunda açıklayıcı söz olurdu. Ancak hadîsin isnadı sabit değildir. Çünkü Muttahar İbn Hey-sem'in hadîsinin metruk olduğunu Ebu Saîd İbn Yûnus bildirir. İbn Hibbân da der ki: Mûsâ İbn Uleyye ve başkalarından sabit olmayan, hadîs gibi ifâdeler nakledilmiştir. Ancak Buharı ve Müslim'in Sahîh'le-rinde Ebu Hüreyre'den nakledilir ki; adamın birisi: Ey Allah^n Rasûlü, karım siyah bir oflag^doğurdu, demiş. Rasûlullah' (s.a.) : Deven var mı? deyince, o; evetğ~demiş. Rasûhıllah_ (s-ajjJDnjarın renkleri nasıl­dır? deyince o; kırmızı, dernTşT Rasûlullah (s^aj: Onların arasında es­meri de var mı? deyince adam^vet^demiş. Rasûlullah (s.a.) : O nere­den geldi? deyince_adajn;_belki de soyu çekmiştir, ^emiş. Rasûlullah (s_.a.) : Belki de bunun da soyu çekmiştir,~demış Ikrime, «Seni istediği şekilde terkîb etmiştir.» kavlinde; dilerse maymun, dilerse domuz sure­tinde, demiştir. Ebu Salih de; dilerse köpek suretinde, dilerse eşek sure­tinde, dilerse domuz suretinde, demiştir. Katâde ise der ki: «Seni iste­diği şekilde terkîb etmiştir.» Yani Rabbımız olan Allah buna kadirdir. Bunlara göre âyetin mânâsı şöyle olur : Muhakkak ki Azîz ve Celîl olan Allah, nutfeyi, yaratılışı çirkin olan her tür kötü canlı şeklinde yarat­maya muktedirdir. Ama O; kudreti, lutfu, hilmi nedeniyle insanı güzel görünümlü, tâm ve dengeli bir şekilde yaratmaktadır.

«Hayır, bilakis siz dini yalan sayıyorsunuz.» Hayır, bilakis sizi, ke­rem sahibi Rabbınıza karşı gelip O'na isyanla mukabele etmeye sevke-den şey, gönlünüzde yer eden âhiret, hesâb ve cezayı inkâr ve yalan­lama hastalığıdır.

«Halbuki sizin üzerinizde koruyucular vardır; şerefli yazıcılar, ne yaptığınızı bilirler.» Muhakkak ki sizin üzerinizde koruyucular ve çok şerefli melekler vardır. Öyleyse onlara kötülükle karşı çıkmayın. Çünkü onlar sizin üzerinizde ve yaptığınız her şeyi yazmaktadırlar, jbn Ebu Hatim der ki: Bize babam... Mücâhid'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şoyie Duyurmuş : Sizden iki halden biri dışında hiç ayrılmayan — cena­bet ve büyük abdest yaparken — iki yazıcı çok şerefli meleğe saygı du­yun. Binâenaleyh sizden biriniz guslederken avret mahallini bir duvar veya bir hayvanla korusun, ya da kardeşi onu korusun. Hafız Ebu Bekr el-Bezzâr bu hadîsi bir başka lafızla vaslederek der ki: Bize Muham-med ibn Osman... Mücâhid kanalıyla İbn Abbâs'tan nakleder ki; Rasû­lullah (s.a.) şöyle buyurmuştur : Allah sizi soyunmaktan nehyeder. bi­nâenaleyh sizinle beraber olan ancak büyük abdest, cünublük ve gusül gibi üç hal dışında sizden hiç ayrılmayan iki değerli yazıcı olan me-lgkten"utinın. 'Binâenaleyh sizden biriniz yalnız yerde iken gusle­decek olursa, elbisesiyle örtünsün veya bir duvarla veya devesi ile korunsun.Sonra Ebu Bekr el-Bezzâr der ki: Râvîler arasında yer alan Abd İbn Süleyman'ın hadîsi üzerinde söz edilmiştir. Ancak ondan yapı­lan rivayetlerde hadîsi dayanak olarak alınmıştır. Yine Hafız Ebu Bekr el-Bezzâr der ki: Bize Ziyâd İbn Eyyûb... Enes İbn Mâlik'ten nakleder ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: İki koruyucu melekten han­gisi bir gün yazdıkları şeyi Azîz ve Celîl olan Allah'ın huzuruna çıkarır­lar da yazdıkları sayfanın başında ve sonunda istiğfar bulunursa mu­hakkak Allah Teâiâ: İki sayfanın arasında bulunan şeylerden dolayı kulumu affettim, buyurur. Sonra Bezzâr der ki: Bu hadîste Temmâm İbn Necîh münferid kalmıştır ve onun hadîsi uygundur. Ben derim ki: Temmâm İbn Necîh'i İbn Naîm sika sayarken, Buhârî, Ebu Zür'a, İbn Ebu Hatim, Neseî, İbn Adiyy zayıf saymışlardır. İbn Hibbân da onun hadîs uydurduğunu söylemiştir. İmâm Ahmed İbn Hanbel ise; onun gerçek durumunu bilmiyorum, der.

Hafız Ebu Bekr el-Bezzâr der ki: Bize İshâk İbn Süleyman... Ebu Hüreyre'den nakletti kifŞâsulullah (s.a.) şöyle buyurmuştur : Muhak­kak ki Allah'ın, Âdemoglunu tanıyan —ve öyle sanıyorum ki onların amellerini bilen de demiştir—melekleri vardır. Onlar Allah'a itaat eclip ş^lih amel işleyen bir kula baktıklarında kendi aralarında onu anarak ismini verirler 'veTbu gece'f alanca felah buTdüTfolanca Kurtuldu, der­ler. Allah'a isyan ederek kötü^ameT işleyen "bir kula baktıklarında onu kendi aralarında anıp adını verirler ve'; bu"gece falan Kelâet oiau, der-ler. Ebu Bekf el-Bezzâr def ki: Burada râvîîer arasında yer alan Selâm'ın Medâin'li Selâm olduğunu sanıyorum.[1]

 

İzâhı

 

13  — Şüphesiz ki iyiler, cennettedirler.

14  - Ve şüphesiz ki, kötüler de alevli ateştedirler.

15  — Din günü oraya girerler.

16  — Ve orada kaybolacak değildirler.

17  — Din gününün ne olduğunu sen nereden bilecek­sin?

18  — Yine sen nereden bileceksin, din gününün ne ol­duğunu?

19  — O, öyle bir gündür ki; kimse kimseye hiç bir şeyle fayda sağlamaz. Ve o gün, emir Allah'ındır.

 

Aziz ve Celîl olan Allah'a itaat edip O'na isyanla karşı çıkmayan iyilerin içinde bulundukları nimetleri Allah Teâlâ haber veriyor. İbn Asâkir, Mûsâ İbn Muhammed'in hal tercümesinde Hişâm kanalıyla... Abdullah İbn Ömer'den nakleder ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş : Allah'ın onlara îyiler adım vermesinin sebebi onların atalarına ve ço­cuklarına iyi davranmış olmalarıdır. Sonra da Hak Teâlâ, kötülerin yer alacağı sürekli azabı ve cehennemi zikrederek : «Din günü oraya girer­ler.» buyuruyor. Hesâb, ceza ve kıyamet günü. «Ve oradan kaybolacak değildirler.» Bir dakika bile azâbdan uzaklaştırılmazlar ve üzerlerinden azâb hafifletilmez. Ölmek veya rahat arasında ikisinden birisine dâir isteklerine bir gün de olsa cevâb verilmez.

«Din gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin?» Bu ifâde kıya­metin durumunu büyütmek içindir. Sonra bu durumu te'kîden «Yine sen, nereden bileceksin din gününün ne olduğunu?» buyuruyor ve ardın­dan da şu âyetle bunu açıklığa kavuşturuyor : «O, öyle bir gündür ki; kimse kimseye hiç bir şeyle fayda sağlamaz.» Hiç bir kimse diğerine fayda veremeyeceği gibi bulunduğu halden de onu kurtaramaz. Allah, dilediği ve hoşnûd olduğu kimseye fayda sağlayıp kurtarma izni verir­se müstesnadır. Burada şu hadîsi zikredelim: Ey Hâşim oğulları; kendi­nizi cehennem ateşinden kurtarın. Allah'a karşı size hiç bir şeyle fayda sağlayamam. Şuarâ sûresinin sonunda (Âyet: 214) bu hadîs geçmişti. Bu sebeple Allah Teâlâ "Ve o gün, emir Allah'ındır.» buyuruyor. Bu âyet tıpkı şu âyetler gibidir : «Kimindir bugün mülk? Vâhid, Kahhâr olan Allah'ındır.» (Gâfir, 16), «O gün de gerçek mülk, Rahmân'ındır.» (Furkân, 26), «Din gününün mâlikidir.» (Fatiha, 4) Katâde: «O, öyle bir gündür ki; kimse kimseye hiç bir şeyle fayda sağlamaz. Ve o gün, emir Allah'ındır.» âyeti hakkında şöyle der : Allah'a andolsun ki o gün, emir Allah'ındır. Ama hiç bir kimse orada O'nunla tartışma cür'etini gös­teremez.[2]

 

 



[1] Ebu’l-Fida İsmail İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Çağrı Yayınları: 15/8338-8341

[2] Ebu’l-Fida İsmail İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Çağrı Yayınları: 15/8350-8351

Free Web Hosting