A'LAK SÜRESİ2

İzahı4


A'LAK SÜRESİ

(Kurandan ilk nazil olan sûre budur.)

 

Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

1  — Yaratan Rabbının adıyla oku.

2  — O, insanı pıhtılaşmış kandan yarattı.

3  — Oku, Rabbın nihayetsiz kerem sahibidir.

4  — Ki O, kalemle öğretti.

5  — insana bilmediğini Öğretmiştir.

 

İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Abdürrezzâk... Hz. Aişe'nin şöyle dediğini nakletti: Rasûlullah'a gelen ilk vahiy uyku halinde gö­rülen sâdık rü'yâ şeklinde idi. Hangi rü'yâyı görürse mutlaka gün ay­dınlığı gibi çıkardı. Sonra ona yalnızlık hoş gösterildi. Hirâ dağına ge­lip orada pek çok gece ibâdete koyulurdu. Bunun için de azık alırdı. Sonra Hz. Hadîce'nin yanına gelir ve yine azığım alır giderdi. Nihayet Hirâ mağarasında iken gerçek anîden ona geliverdi. Melek orada iken gelip dedi ki: Oku. Rasûlullah (s.a.) der ki: Ben; okuyamam ki, dedim.

Rasûlullah (s.a.) dedi ki: Melek beni aldı takatim kesilinceye kadar sık­tı. Sonra bıraktı ve; oku, dedi. Ben; okuyamam ki, dedim. Sonra ikinci kez beni sıktı ve takatten kesildim. Sonra bırakıp; oku, dedi. Ben; oku­yamam ki, dedim. Bunun üzerine üçüncü kez tutup sıktı takatimi kes­ti. Ve bırakıp dedi ki: «Yaratan Rabbının adıyla oku.» Bu âyeti «insana bilmediğini öğretmiştir.» kavline kadar okudu. Nihayet Rasûlullah (s.a.) boyun ile omuz arasındaki etleri titreyerek dönüp Hadîce'nin yanına geldi ve; beni örtün, beni örtün, dedi. Korkusu ve titremesi gidinceye kadar onu örttüler. Sonra dedi ki: Ey Hadîce bana ne oluyor? Ve olan­ları Hz. Hadîce'ye anlattı,- kendimden endişeleniyorum, dedi. Hz. Hadîce ona dedi ki: Hayır, .asla, Seni muştulanın. Allah'a andolsun ki Allah se­ni hiç bir zaman için mahcûb etmez. Çünkü sen akrabalarına gider ge­lirsin. Sözün doğrudur, sıkıntıya katlanır, müsâfire ikram eder, haktan gelen musibetlere dayanırsın. Sonra Hadîce onu Varaka İbn Nevfel İbn Esed İbn Abd'ül-Uzzâ İbn Kusayy'm yanma getirdi. Varaka, Hz. Hadî­ce'nin amcasımn oğluydu. Câhiliyet devrinde Hıristiyan olmuş ve arap-ça yazı yazabilen bir kişiydi. Arapça İncil'den Allah'ın dilediği kadarını yazmış ve sonra gözü görmez bir ihtiyar olmuştu. Hz. Hadîce dedi ki: Amcazadem, kardeşinin oğlunun başına gelenleri -dinle. Varaka: Yeğe­nim ne gördün? deyince, Rasûlullah (s.a.) gördüğü şeyleri ona bildirdi. Varaka dedi ki: Bu, Mûsâ (a.s.)ya inen Nâmûs-u Ekber (Cebrail) dir. Ne olurdu keşke ben genç bir delikanlı olsaydım da, Allah seni kavminin arasından çıkarırken yaşasaydım. Rasûlullah (s.a.) dedi ki: O, beni kav­mime karşı mı çıkaracak? Varaka dedi ki: Evet. Sana gelen gibi kime gelmişse mutlaka o, kavmine karşı çıkarılmıştır. Eğer ben, senin günle­rine erişirsem sana kuvvetlice destek sağlar ve yardım ederim. Ne var ki Varaka fazla durmadan vefat etti. Bir süre vahiy kesildi. Nihayet Ra­sûlullah (s.a.) —bize ulaştığına göre— derin üzüntüye düştü ve pekçok kerre sabahleyin kalkıp kendisini dağların tepesinden fırlatmak istedi. Ne zaman kendini atmak üzere dağın tepesine çıktıysa, Cibril (a.s.) ona görünüp dedi kj; Ey Muhammed; muhakkak ki sen, Allah'ın gerçek Ra-sûlüsün. Bu haber onun ızdırâbıru dindiriyor, gönlü huzur buluyor ye geri dönüyordu. Bir seferinde vahiy uzun süre kesilince, aynı şekilde sa­bahleyin evinden çıktı. Dağın zirvesine ulaşınca Cebrail görünerek ona aynı şekilde söyledi. Bu hadîs, Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde, Züh-rî kanalıyla tahrîc,edilmiştir. Biz, bu hadîsin senedini, metnini ve muh­telif anlamlarını Buhârî şerhimizin baş taraflarında uzun uzadıya açık­ladık. İsteyen oraya başvurabilir. Hamd ve minnet Allah'a mahsûstur. Kur'ân'dan ilk olarak inen mübarek ve değerli âyetler, aynı zaman­da Allah'ın kullarına merhamet ettiği ilk rahmet ve onlara ihsan ettiği ilk nimeti de dile getirmektedir. Bu âyetlerde insanın pıhtılaşmış kan­dan yaratıldığına, Hak Teâlâ'nm ikramıyla bilmediği şeyleri öğrendiğine ve böylece ilim, şeref ve keramete nail olduğuna dikkat çekilmektedir, Bu şeref öyle bir şereftir ki; insanların atası Âdem bu şerefle melekler­den üstün kılınmıştır. İlim; bazan zihinlerde, bazan dilde/ bazan da par­mak ucuyla yazılan yazıda olur. Yani zihnî bilgi, lafzı bilgi ve resmî bil­gi. Resmî bilgi, ister istemez ilk ikisini gerektirir ama onlar bunu gerek­tirmezler. Bu sebeple Allah Teâlâ: «Oku, Rabbm nihayetsiz kerem sa­hibidir. Ki O kalemle öğretti. İnsana bilmediğini öğretmiştir.» buyuru­yor. Haberde vârid olur ki; bilgiyi yazıyla kaydedin, denilmiştir. Yine vârid olan bir hadîste bildiğiyle amel eden kimseye Allah Teâlâ bilme­diği şeylerin bilgisini de ihsan eder, Duyuruluyor.[1]

 

6  — Hayır, insan azgınlık eder,

7 — Kendini müstağni gördüğü için.

8 — Dönüş şüphesiz ki ancak Rabbınadır.

9 — O yasaklayanı gördün mü?

10 — Bir kulu, namaz kılarken?

11  — Gördün mü; ya o kul doğru yolda ise?

12 — Veya takvayı emrettiyse?

13  — Gördün mü; ya yalan saydı ve yüz çevirdi ise?

14 — Bilmez mi ki; Allah gerçekten görmektedir?

15 — Ama bundan vazgeçmezse;   andolsun ki; onu al­nından tutup sürükleriz.

16  — Yalancı, günahkâr alnından.

17 — Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun.

18 — Biz de zebanileri çağırırız.

19 — Sakın, sen ona uyma. Seode et ve yaklaş.

 

Allah Teâlâ insanın sevinç, azgınlık, şımarıklık ve isyan içerisinde bulunduğunu ve kendisinin zenginleşip çok mal sahibi olunca bu niteliklere büründüğünü haber veriyor, sonra da onu tehdîd ederek öğütle va'dini bildirip: «Dönüş şüphesiz ki ancak Rabbınadır.» buyuruyor. Akı­bet, dönüp varılacak yer Allah'ın huzurudur. Allah, senin malından do­layı seni hesaba çekecektir. Bu malı nereden topladın ve nereye harca­dın? diye.

İbn Ebu Hatim der ki: Bize Zeyd İbn İsmâîl... Abdullah'ın şöyle de­diğini nakletti: İki aç gözlü asla doymaz: Bilgi sahibi ve dünyalık sahibi. Ama bunun ikisi eşit değildirler. Çünkü ilim sahibi sürekli Rahmân'ın rızâsını fazlalaştırırken, dünyalık sahibi isyana dalıp gider. Sonra Ab­dullah: «İnsan azgınlık eder; kendini müstağni gördüğü için. Dönüş, şüphesiz kkancak Rabbınadır.» âyetini okumuş. İlim sahipleri için de şu âyeti okumuş: «Kulları içinde Allah'tan ancak bilginler korkar.» Bu ri­vayet merfû' olarak Rasûlullah'a da ulaştırılmıştır ve nakledilen bu ri­vayette Rasûlullah (s.a.) buyurur ki: İki aç gözlü hiç doymaz: İlim ara­yan ve dünya arayan.

«O yasaklayanı gördün mü? Bir kula namaz kılarken.» Bu âyet-i celîle Ebu Cehil —Allah'ın la'neti onun üzerine olsun— hakkında nazil olmuştur. Rasûlullah (s.a.) in Beytullah'm yanında namaz kıldığını gö­rünce, onu tehdîd etmiş fakat Allah Teâlâ önce ona en güzel öğütle öğüt vererek : «Gördün mü; ya o kul, doğru yolda ise?» buyurmuştur. Yani sen ne biliyorsun, bu yasakladığın kul işlediği fiilde doğru bir yolda ise? «Veya Takvayı emrettiyse» kavliyle Allah korkusunu emretti ise, ya sen, namaz kıldığı için onu tehdîd edip tartaklıyorsan?

«Bilmez mi ki; Allah gerçekten görmektedir?» Bu doğru yolda olan kişiyi yasaklayan şu adam bilmez mi ki, Allah gerçekten onu görmekte ve söylediğini duymaktadır. Sonra da yaptıklarından dolayı ona en uy­gun cezayı verecektir. Sonra Allah Teâlâ va'dini belirtip tehdîd ederek buyuruyor ki:

«Ama bundan vazgeçmezse; andolsun ki, onu alnından tutup sürük­leriz.» İçinde bulunduğu inâd ve azgınlıktan geri dönmezse andolsun ki onu alnından tutup sürükleriz ve kıyamet günü simsiyah kılarız.

«Yalancı, günahkâr alından.» Ebu Cehrin alnı, sözünde yalancı, yap­tıklarında günahkâr ve hatalıdır.

«Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun.» Kavmini ve aşiretini çağır­sın ve onlardan yardım isteyip dursun.

«Biz de zebanileri çağırırız.» Bunlar azâb melekleridir. Böylece o, bizim tarafdârlarımız mı, yoksa kendisinin tarafdârları mı yenilgiye uğ­rayacaktır öğrenir.

Buhârî der ki: Bize Yahya, İbn Abbâs'tan nakletti ki; Ebu Cehil şöyle demiş : Eğer Muhammed'in Kâ'be'de namaz kıldığını görürsem, onun boynunu tepelerim. Rasûlullah (s.a.)a bu haber ulaşınca buyur­muş ki: Eğer o, böyle yaparsa melekler onu yakalarlar. Sonra Buhârî der ki: Amr İbn Hâlid de Ubeydullah İbn Artır kanalıyla Abdülkerîm'den bu rivayeti nakleder. Keza Tirmizî ve Neseî de tefsirlerinde Abdürrezzâk tarîkıyla bu rivayeti naklederler. İbn Cerîr Taberî de bu rivayeti Ebu Küreyb kanalıyla... Ubeydullah İbn Amr'dan nakleder. İmâm Ahmed İbn Hanbel, Tirmizî ve İbn Cerîr de Dâvûd İbn Ebu Hind kanalıyla İkrime'den nakleder ki, İbn Abbâs şöyle demiş : Rasûlullah (s.a.) ma­kamın yanında namaz kılıyordu, Hişâm oğlu Ebu Cehil ona rastladı ve dedi ki: Ey Muhammed, ben sana bunu yasaklamamış mıydım? dedi. Rasûlullah (s.a.) ona katı davranarak kendisini azarladı. Ebu Cehil de­di Jâ : Ey Muhammed; beni neyle tehdîd ediyorsun? Allah'a andolsun ki ben bu vâdî içinde tarafdârı en çok olan biriyim; Bunun üzerine Allah Teâlâ buyurdu ki: «Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun, Biz de zebani­leri çağırırız.» İbn Abbâs dedi ki: Eğer Ebu Cehil topluluğunu çağır-saydı, azâb melekleri ânında onu yakalarlardı. Tirmizî; bu hadîs, hasen, sahihtir, der.

İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize İsmâîl İbn Zeyd.. İbn Abbâs' tan nakletti ki; Ebu Cehil şöyle demiş : Ben, Allah'ın Rasûlünü Kâ'be'nin yanında namaz kılarken görecek olursam varır onun boynunu tepele­rim. İbil^Abbâş der ki: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurdu : Eğer o. bunu yapmış olsaydı, göz göre göre melekler onu yakalarlardı. Eğer yahûdîler de ölümü temenni etmiş olsalardı, hemen Oluverirler ve cehennemdeki yerlerini görürlerdi. Şayet peygambere meydan okuyanlar meydan oku-jnak için çıkmış olsalardı; yurdlanna döndüklerinde ne mallarını, ne _de ailelerini bulurlardı.

Yine İbn Cerîr Taberî der ki: Bize Abd İbn Humeyd... Velîd'den nakletti ki İbn Abbâs şöyle demiş: Ebu Cehil dedi ki: Eğer Muhammed bir daha makamın yanında namaz kılacak olursa, onu mutlaka Öldürü­rüm. Bunun üzerine Allah Teâlâ : «Yaratan Rabbının adıyla oku.» âye­tini indirdi ve nihayet bu sûrenin «Ama bundan vazgeçmezse; andolsun ki onu, alnından tutup sürükleriz. Yalancı, günahkâr, alından. Öyley­se topluluğunu çağırsın dursun. Biz de zebanileri çağırırız.» âyetine ka­dar olan kısım gelince Rasûlullah (s.a.) gidip orada namaz kıldı. Ona seni Ebu CehiTden koruyacak nedir? denildiğinde buyurdu ki: Benimle onun arasındaki alan savaşçılarla kapkara olmuştu. îbn Abbâs der ki: Allah'a andolsun ki; eğer o harekete geçmiş olsaydı, halkın gözü önün­de melekler onu yakalarlardı.

İbn Cerîr Taberî der ki: Bize( İbn Abd'ül-A'lâ... Ebu Hüreyre'den nakletti ki; Ebu Cehil şöyle demiş: Muhammed sizin aranızda yüzünü ağartıp geziyor mu? Evet, demişler. O; Lât ve Uzzâ'ya andolsun ki, şayet onun bu şekilde namaz kıldığını görürsem, boynunu tepelerim ve yüzünü toprağa sürerim. Rasûlullah (s.a.) namaz kılarken Ebu Cehil onun yanma boynunu tepelemek üzere geldi. Ebu Hüreyre der ki: Ebu Cehil'in herhangi bir şey yaptığı görülmedi, yalnızca topuklarının üs­tünden geri dönüp, eliyle kendisini koruyordu. Ebu Hüreyre der ki: Ebu Cehil'e; ne oldu sana? denildiğinde, dedi ki: Doğrusu benimle onun ara­sında ateşten bir hendek vardı, dehşet ve kanatlar doluydu. Ebu Hüreyre der ki: Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: Şayet o, bana yaklaşmış olsaydı; melekler tek tek onun uzuvlarını yakalarlardı. Bu­nun üzerine Allah Teâlâ: «Hayır, insan azgınlık eder...» âyetinden sûre­nin sonuna kadar olan kısmı inzal buyurdu. îbn Cerîr Taberî; bu kısmın Ebu Hüreyre'nin hadîsinde olup olmadığını bilmiyorum, der. Bu hadîsi Ahmed îbn Hanbel, Müslim, Neseî ve İbn Ebu Hatim, Mu'temir İbn Sü­leyman kanalıyla rivayet etmişlerdir.

«Sakın, sen ona uyma. Seccje et ve yaklaş.» Ey Muhammed senin ibâdete devam etmeni engelleyen o kişiye uyma. Dilediğin zaman ona aldırış etmeksizin dilediğin yerde namazını kıl. Muhakkak ki Allah, se­nin koruyucun ve destekleyicindir. O, seni insanlardan korur. «Secde et ve yaklaş.» Müslim'in Sahîh'inde vârid olan bir hadîste Abdullah îbn Vehb... Ebu Hürevre'den nakleder ki. Rasûlullah (s.a.} sövle buvurmus:

Kulun Rabbına en yakın olduğu ân, secde ânıdır. Binâenaleyh duayı _ çokça yapınız.

Daha önce Rasûlullah (s.a.)ın İnşikâk ve A'lak sûresini okuyunca secdeye gittiği nakledilmişti.[2]

 

İzahı

 



[1] Ebu’l-Fida İsmail İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Çağrı Yayınları: 15/8521-8523

[2] Ebu’l-Fida İsmail İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Çağrı Yayınları: 15/8523-8526

Free Web Hosting