KADR SÛRESİ2

İzâhı8


KADR SÛRESİ

(Mekke'de nazil olmuştur)

 

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

1  - Doğrusu Biz, onu Kadr gecesinde indirdik.

2  — Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin sen?

3  — Kadr gecesi; bin aydan daha hayırlıdır.

4 — Melekler ve Rûh, o gece Rablarınm izniyle her iş için iner de iner.

5 — O, tanyeri ağarıncaya kadar bir selâmettir.

 

Allah Teâlâ Kur'ân'ı Kadr gecesinde indirdiğini haber veriyor ki bu, Kur'ân'da: «Gerçekten Biz onu, mübarek bir gecede indirdik.» (Duhân, 3) diye zikrettiği mübarek gecedir. Bu gece Kadr gecesidir ve Ramazân ayı içerisinde bulunur. Çünkü Allah Teâlâ bir başka sûrede: «Ramazân ayı; öyle bir aydır ki, Kur'ân, o ayda indirilmiştir.» (Bakara, 185) bu­yurmaktadır. İbn Abbas ve başkalan derler ki: Allah Teâlâ Kur'ân'ı bir bütün halinde Levh-i Mahfûz'dan dünya göğündeki İzzet Evine indirdi. Sonra teker teker vak'alara göre yirmi üç senede Rasûlullah (s.a.)a inzal buyurdu.

Daha sonra Allah Teâlâ Kadr gecesinin değerini yücelterek, Kur'ân-ı Kerîm'i indirmeyi tahsis ettiği bu gece hakkında şöyle buyu­ruyor: «Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin sen? Kadr gecesi; bin aydan daha hayırlıdır.»

Ebu îsâ et Tirmizî bu âyetin tefsirinde der ki: Bize Mahmûd İbn Ğaylân, Yûsuf İbn Sa'd'dan nakleder ki; Hz. Hasan Muâviye'ye bî'at ettikten sonra, bir adam kalkıp: Mü'minlerin yüzünü kararttın, dedi. Veya ona; ey mü'minlerin yüzünü kara çıkaran adam, diye seslendi. Hz. Hasan dedi ki: Allah sana merhamet etsin. Beni yerme. Çünkü Allah Rasûlüne Ümeyye oğullarının kendi minberi üzerinde oturdukları gös­terildiğinde o, bundan hoşlaşmadı. Bunun üzerine ona: «Gerçekten Biz, sana Kevser'i verdik.» âyeti inzal edildi. Ey Muhammed, Biz sana cennette bir ırmak verdik, denildi ve sonra da: «Doğrusu Biz, onu Kadr gecesinde indirdik. Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin sen? Kadr gecesi; bin aydan daha hayırlıdır.» denildi. Ey Muhammed, senden sonra o tahtı Ümeyye oğullan ellerine geçireceklerdir. Kasım İbn Fadl der ki; biz saydık ve bir de baktık ki Ümeyye oğullarının hâkimiyyeti bin ay sürmüştür. Ne bir gün fazla, ne de bir gün eksik. Sonra Tirmizî der ki: Bu hadîs garîbtir. Ancak bunu Kasım İbn Fadl'ın naklettiği bu şekliyle tanıyoruz. Kasım îbn Fadl ise güvenilir bir râvîdir. Yahya el-Kattân ve İbn Mehdi onu sika râvî saymışlardır. Yine Tirmizî der ki: Kasım İbn Fadl'ın kendisinden rivayet naklettiği üstadı Yûsuf İbn Sa'd —Yûsuf İbn Mâzen de denir— meçhul bir kişidir. Biz bu hadîsi, bu lafızla ancak bu şekilde biliyoruz. Bu hadîsi Hâkim de Müstedrek'in-de Kasım İbn Fadl kanalıyla Yûsuf İbn Mâzen'den nakleder. Tirmizî' nin; Yûsuf meçhul bir kişidir, sözünün üzerinde durulması gerekir. Çünkü Yûsuf İbn Mâzen'den aralarında Hammâd İbn Seleme, Hâlid el-Hazzâ ve Yûnus İbn Ubeyd'in de bulunduğu bir topluluk hadîs riva­yet etmiştir. Yahya İbn Maîn de Yûsuf İbn Mâzen'in meşhur bir kişi olduğunu söyler. Yine ondan nakledilen bir rivayette o, Yûsuf İbn Mâ­zen'in güvenilir (sika) bir râvî olduğunu söylemiştir. İbn Cerîr Taberî de bu hadîsi Kasım İbn Fadl kanalıyla îsâ İbn Mâzen'den nakleder. Sonra der ki: Bu, hadîste bir ıztırâb bulunmasını îcâbettirir. Allah en iyisini bilendir. Kaldı ki bu hadîs, her türlü takdir bakımından da gerçekten münker bir hadîstir. Bizim şeyhimiz Hafız Ebu'l-Haccâc el-Mizzî; bu münker bir hadîstir, der.

Ben derim ki: Kasım İbn Fadl'ın Ümeyye oğullarının hâkimiyet süresini hesâb edip; bin ay bulduğu ve ne bir gün fazla ve ne de bir gün az olduğu, sözüne gelince, bu doğru değildir. Zîrâ Hasan îbn Ali emirliği Muâviye'ye teslim ettiğinde Muâviye tek başına iktidara gelmiş­ti ki bu, kırk yılında olmuştu. Bu yılda Muâviye'ye bî'at yapılmış ve o yıla «cemâat yılı» adı verilmişti. Sonra sürekli olarak Emevîlerin hü­kümranlığı Şam'da ve diğer yerlerde devam etmiş ancak Harameyn (Mekke ve Medine) de Abdullah İbn Zübeyr'in devleti bir süre Emevî­lerin iktidânnın dışına çıkmış, yaklaşık dokuz yılda Ehvâz ve yakının­daki bazı şehirler bu hükümranlığın dışında kalmışlardı. Ancak bütün ülkede değil, ülkenin bazı yerlerinde emirlik ellerinden gitmişti. Niha­yet 132 yılında Abbâs oğulları hilâfeti onların ellerinden almışlardı. Böy­lece onların iktidarı toplam olarak doksan iki yıl sürer ki bu süre bin aydan daha fazla eder. Çünkü bin ay, seksen üç yıl dört aydan iba­rettir. Belki de Kasım İbn Fadi Emevîlerin iktidar sürelerinden Abdul­lah İbn Zübeyr'in hâkimiyet günlerini düşmüştür. Bu takdirde onun söylediği, hesâb bakımından doğruya yakın olur. Allah en iyisini bi­lendir.

Bu hadîsin zayıf olduğuna delâlet eden bir diğer husus da Ümeyye oğullarının devletini kötülemek için sevkedilmiş olduğu ifadesidir. Eğer bu âyetle bahsedilen konu zikredilmiş olsaydı, Kadr gecesinin üstünlü­ğünün onların iktidar zamanlarının kötülüğüne delâlet etmesi yerine iyiliğine delâlet etmesi gerekirdi. Çünkü Kadr gecesi, gerçekten değerli bir gecedir ve bu sûre de Kadr gecesini övmek için indirilmiştir. Öy­leyse kötü sayılan Ümeyye oğullarının iktidar zamanı bu sûreyle nasıl övülebilir. Çünkü nakledilen hadîsten bunun kötülendiği anlaşılıyor. Yoksa bu, şâirin söylediği cinsten bir ifâde tarzı mıdır:

«Görmez misin kılıcın değerinin nasıl düştüğünü?

Kılıç kamçıdan daha etkilidir, denince.»

Bir başka şâir de şöyle der:

«Üstün bir kişinin üstünlüğünü belirtmek istediğinde;

Eksik mukayese edersen övgü yine eksiklik olur.»

Sonra âyette söz konusu edilen bin ayla Ümeyye oğullarının dev­rinin kasdedildiği nasıl-anlaşılabilir? Çünkü sûre Mekke'de nazil ol­muştur. Âyetin ne lafzı, ne mânâsı Ümeyye oğullarının devletinin bin ay süreceğini göstermemesine rağmen, âyet bu şekilde nasıl yorumla­nabilir? Kaldı ki minber hicretten bir süre sonra Medine'de yapılmıştır. Bütün bunlar hadîsin zayıf ve münker olduğuna delâlet eder. Allah en iyisini bilendir.

İbn Ebu Hatim der ki: Bize Ebu Zür'a... Mücâhid'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) İsrâiloğullarından bir adamdan bahsederek bin yıl Al­lah yolunda silah kuşandı, demiş. Mücâhid der ki: Müslümanlar buna hayran oldular da Allah Azze ve Celle: «Doğrusu Biz, onu Kadr gece­sinde indirdik. Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin sen? Kadr ge­cesi; bin aydan daha hayırlıdır.» âyetini inzal buyurdu. Yani o kişinin Allah yolunda bin ay kuşanmış olduğu silâh halinden daha hayırlıdır,

İbn Cerîr T*aberî der ki: Bize Abd İbn Humeyd... Mücâhid'den nak­leder ki; İsrâiloğulları arasında gece sabaha kadar kıyama durup gün­düz aksama kadar düşmanla savaşan ve bin yıl böyle davranan bir kişi varmış. İşte «Kadr gecesi; bin aydan daha hayırlıdır.» âyeti bunun için jndirilmiş. O geceyi ihya etmek, o adamın yaptıklarından daha hayır-jıdır, demiş.

îbn Ebu Hatim der ki: Bize Yûnus... Ali İbn Urve'den nakletti ki; bir gün Rasûlullah İsrâîloğullarmdan Allah'a seksen yıl ibâdet edip bir göz açıp kapayacak süre isyan etmemiş olan dört kişiden bahsetti. Bun­ların Eyyûb, Zekeriyyâ, yaşlı adamın oğlu Hazkiyal, Yûşa' îbn Nûn ol­duğunu bildirdi. Rasûlullah'm ashabı buna hayran oldular da Cebrail gelip dedi ki: Senin ümmetin bu kişilerin seksen yıllık ibâdetine hay­ran oldular ve onların bir an bile Allah'a isyan etmediklerini hayretle dinlediler. Halbuki Allah Teâlâ ondan daha iyi bir şey indirdi, işte o, dedi ve: «Doğrusu Biz, onu Kadr gecesinde indirdik. Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin sen? Kadr gecesi; bin aydan daha hayırlıdır.» âyetini okudu. Bu; senin ve ümmetinin hayran olduğunuz şeyden daha üstündür, dedi. Ali îbn Urve der ki: Rasûlullah ve beraberindeki insan­lar bunun üzerine çok sevindiler.

Süfyân es-Sevrî der ki: Mücâhid'in «Kadr gecesi; bin aydan daha hayırlıdır.» kavli hakkında şöyle dediği bana bildirildi: O gecede amel edip, gündüz oruç tutmak ve gece kıyam etmek bin aydan daha hayir-lıdır. îbn Cerîr Taberî bu rivayeti nakleder.

îbn Ebu Hatim der ki: Bize Ebu* Zür'a... Mücâhid'den nakletti ki: «Kadr gecesi; bin aydan daha hayırlıdır.» kavli hakkında şöyle demiş: Bu, içinde Kadr gecesi bulunmayan aylardan daha hayırlıdır. Katâde İbn Duâme, Şafiî ve başkaları da böyle demişlerdir. Amr İbn Kays der ki: O gecedeki amel, bin aydaki amelden daha hayırlıdır. Kadr gece­sinin; içinde Kadr gecesi bulunmayan bin aydan daha üstün olduğu­na dâir bu görüş îbn Cerîr'in tercih ettiği görüş olup en doğru görüş­tür, diğerleri değildir. Nitekim Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurur: Allah yolunda bir gecelik ribât, ondan başka yerlerdeki bin geceden daha ha­yırlıdır. Bunu Ahmed İbn Hanbel rivayet eder. Keza Cum'a gününü sâ-lih bir niyyet ve iyi bir şekilde karşılayan kişi hakkında da ona gündü­zü oruçlu, gecesi ibâdetli bir yıllık amel yazılır, sözünde de benzer bir mânâ kasdedilmiştir. Ve daha buna benzer pekçok ifâdeler vardır.

İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize İsmâîl îbn îbrâhîm... Ebu Hüreyre'den nakletti ki; Ramazân geldiğinde Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş: Ramazân ayı geldi. Mübarek bir ay. O ayın orucunu Allah size farz kılmıştır. O ayda cennet kapıları açılır ve cehennem Kapılan kapanır, şeytânlar zincirlere vurulur. Ondaki bir gece, bin aydan daha hayırlıdır. O gecenin hayrından mahrum kalan gerçekten mahrum kal­mıştır. Neseî de bu hadisi Eyyûb kanalıyla Ebu Hüreyre'den rivayet eder.

Kadr gecesindeki ibâdetin bin aya denk olduğu konusunda Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde Ebu Hüreyre'den tesbît edilmiş bir hadîste Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurur:

Kim Kadr gecesini îmân ve ihlâsla ibâdet ederek geçirirse, geçmiş günâhları bağışlanır.

«Melekler ve Rûh, o gece Rablarının izniyle her iş için iner de iner.» Bu gecenin bereketi çok olduğundan dolayı o gecede melekler yeryüzü­ne inerler de inerler. Melekler inerken beraberlerinde bereket ve rahmet de iner. Nitekim Kur'ân okunduğu zaman, melekler yeryüzüne inerler, vitir halkasını çepeçevre kuşatırlar ve samimiyetle ilim taleb eden kim­seye saygı için kanatlarını sererler.

Rûh'a gelince; burada onunla Cebrail (a.s.)in kasdedildiği söylen­miştir. Bu takdirde, bu ifâde hâssın amma atfı kabilinden olur. Bazı­ları da Nebe' sûresinde geçtiği gibi, bunun bir tür melek olduğunu söy­lemişlerdir. Allah en iyisini bilendir.

«Her iş için» Mücâhid der ki: O gece, her iş için selâmet gecesidir. Saîd İbn Mansûr der ki: îsâ İbn Yûnus... Mücâhid'den nakletti ki; o gece selâmet gecesidir. Şeytân, o gece kötülük yapmaya veya eziyet ver­meye güç yetiremez. Katâde ve başkaları da dediler ki: O gecede işler kararlaştırılır, eceller ve rızıklar takdir edilir. Nitekim Allah Teâlâ: «O gecede her hikmetli iş ayrılır.» (Duhân, 4) buyurmaktadır.

«O, tanyeri ağarıncaya kadar bir selâmettir.» Saîd îbn Mansûr der ki: Bize Hüşeym... Şa'bî'den nakletti ki; o, bu âyete şöyle mânâ ver­miştir: Melekler, Kadr gecesi güneş doğuncaya kadar mesciddekilere se­lâm getirirler. İbn Cerîr Taberî, İbn Abbâs'tan nakleder ki; o, bu âyeti şöyle okurmuş: Her kişiden, tanyeri ağanncaya kadar bir selâmettir.

İmâm Beyhakî, «Vakitlerin faziletleri» bahsinde Hz. Ali'den, me­leklerin inip Kadr gecesi namaz kılanlara uğrayışı ve elde edilen bere­ketlerle ilgili olarak garîb bir haber nakleder. Keza İbn Ebu Hatim de Kâ'b el-Ahbâr'dan garîb, acâyib ve gerçekten uzun bir haber nakleder ki bu haber de; meleklerin Cebrâîl (a.s.)in eşliğinde Sidre el-Müntehâ'-dan yeryüzüne inişi, gerek kadın ve gerekse erkek müslümanlara duâ edişleriyle ilgilidir.

Ebu Dâvûd et-Tayâllsî der ki: Bize Ümran... Ebu Hüreyre'den nakIetti ki... Rasûlullah (s.a.) Kadr gecesi hakkında şöyle demiştir: Bu gece yedinci, dokuzuncu veya yirminci gündür. O gecede çakıl tanele­rinden daha çok sayıda melekler yeryüzüne inerler. A'meş, Minhâl ka­nalıyla Abdurrahmân Ibn Ebu Leylâ'dan nakleder ki; o: «O, tanyeri ağa-rıncaya kadar bir selâmettir.» kavli hakkında şöyle demiştir: O gecede hiç bir şey sonradan meydana gelmez. Katâde ve İbn Zeyd derler ki: O, bir selâmettir. Yani bütünüyle hayırdır ve tanyeri ağarıncaya^ kadar o gecede hiç bir kötülük yoktur. Bu tefsiri te'yîd eder mâhiyette İmâm Ahmed İbn Hanbel Hayve İbn Şureyh kanalıyla... Ubâde İbn Sâmit'ten bir hadîs nakleder. Burada Rasûlullah (s.a.) buyurur ki: Kadr gecesi son on gündedir. Kim, o geceleri Allah'ın rızâsını isteyerek ibâdetle ge­çirirse; muhakkak Allah Teâlâ onun önceki ve sonraki günâhlarını ba­ğışlar. O tek bir gecedir: Dokuz, veya yedi veya beş veya üç veya son gecedir. Rasûlullah (s.a.) buyurur ki: Kadr gecesinin emaresi onun par­lak ve saf bir gece olmasıdır. Sanki o gecede ay, dolunay şeklindedir, durgundur, ne sıcak, ne soğuktur ve sabaha kadar hiçbir yıldız kovalan­mak için kullanılmaz. Bu gecenin emarelerinden birisi de ertesi sabah güneşin dosdoğru çıkması ve dolunay halindeki ay şuaları gibi olma­masıdır. O gecede şeytân gündüzle beraber dışarı çıkamaz. Bu hadîsin isnadı güzelse de metninde garîblikler, ifâdesinde de münkerlikler var­dır.

Ebu Dâvûd et-Tayâlisî der ki: Bize Zem'a... İbn Abbâs'tan nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) Kadr gecesi hakkında şöyle demiştir: Parlak ve güzel bir gecedir. Ne sıcaktır ne soğuktur. Kadr gecesinin ertesi günü güneş, cılız ve kızıl olarak doğar.

İbn Ebu Âsim kendi isnâdıyla Câbir İbn Abdullah'tan nakleder ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: Ben, Kadr gecesini gördüm ve unuttum. Bu, Ramazân'ın son on gecesinden biridir. Engin ve şen bir gecedir. Ne sıcaktır, ne soğuktur. Sanki o, dolunaylı bir gecedir. Fecr aydmlanıncaya Içadar o gece şeytân dışarı çıkamaz.

Bilginler Kadr gecesinin geçmiş milletlerde bulunup bulunmadığı, ya da yalnız bu ümmete hâs bir gece olup olmadığı konusunda iki farklı görüşe ayrılmışlardır:

Ebu Mus'ab Ahmed İbn Ebu Bekr ez-Zührî der ki: Bize Mâlik nak­letti ki; Rasûlullah (s.a.)a önceden insanların ömürleri gösterilmişti ve­ya Allah'ın dilediği bir zamanda. Rasûlullah (s.a.) ümmetinin ömrünün kısa olduğunu görmüş ve sanki uzun Ömürlü diğer milletlerin işledikleri amellerle onlara ulaşamayacağını kabul etmiş. Bunun üzerine Allah Te­âlâ ona bin aydan daha hayırlı bir gece olan Kadr gecesini sunmuştur. Bu hadîs başka yoldan isnâdlarla da vâriddir. Bu ifâde, Kadr gecesinin bu ümmete tahsis edilmesini gerektirmektedir. Şafiî imamlarından «el-Udde» isimli eserin   müellifi, ulemânın   cumhurundan 'da bu rivayeti nakleder. Ancak en iyisini Allah bilir. Hattâbî de bunun üzerinde icmâ' olduğunu bildirir. Ancak hadîsin delâlet ettiği gerçek o ki bizim ümme­timizde olduğu gibi diğer ümmetlerde de Kadr gecesi bulunmaktadır.

Ahmed İbn Harîbel der ki: Bize Yahya îbn Saîd... Mersed İbn Ab­dullah'tan nakletti ki; Mersed, ben Ebu Zerr'e; Kadr gecesini Rasûlul-lah (s.a.)a nasıl sordun? diye suâl yönelttim de o şöyle dedi, demiştir: İnsanlar arasında Rasûlullah'a en çok suâl soran bendim. Dedim ki: Ey Allah'ın Rasûlü, bana Kadr gecesinden haber ver, o, Ramazân ayın­da mıdır yoksa bir başka ayda mı? Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: Hayır, o Ramazân ayındadır. Ben dedim ki: Peygamberler yaşadıkça onlarla beraber bulunup onlar göç edince kaldırılır mı? Yoksa kıyamete kadar bakî mi? Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: Kıyamete kadar bakîdir. Ben; hangi Ramazân'dadır o? deyince buyurdu ki: Onu ilk ve son on günde arayın. Sonra Rasûlullah (s.a.) söze daldı ve konuştu. Ben, onun dal­dığı bir anı yakalayıp dedim ki: O, hangi yirmidedir? Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: Onu son on günde ara ve bundan öte bana bir şey sorma. Sonra Rasûlullah (s.a.) konuşmaya daldı ve ben dalgın olduğu bir anı gözetleyip dedim ki: Ey Allah'ın Rasûlü, bunun hangi on günde oldu­ğunu haber vermezsen senin üzerinde olan hakkıma yemin ederim, de­dim. Rasûlullah (s.a.) öyle bir kızdı ki tanıdığımdan bu yana öylesine kızmamıştı ve dedi ki: Onu son yedi'de arayın ve daha başka bir şey sorma bana. Neseî de bu hadîsi Yahya İbn Saîd kanalıyla Ebu Zerr'den nakleder. Bu hadîs bizim zikrettiğimiz görüşe delâlet etmekte ve bazı Şîa taifesinin iddia ettikleri gibi —daha sonra îrâd edeceğimiz hadîsten de anladıkları gibi— bütünüyle kaldırılmış olmayıp kıyamete kadar ba­kî olduğunu göstermektedir. Onların naklettikleri hadîste Rasûlullah (s.a.) Kadr gecesi kaldırılmıştır, belki de bu, sizin için daha hayırlı olur, der. Gerçekten maksad, onun vaktinin kesin bilgisinin kaldırılmasıdır. Keza bu hadîs Kadr gecesinin diğer aylarda değil Ramazân ayında bu­lunduğunu gösterir. Yoksa İbn Mes'ûd ve ona bağlı olarak Küfe ehlin­den bilginlerin söylediği-gibi, bütün yılın içerisinde değildir. Yılın bü­tün aylarında bulunması eşit olarak mümkündür, denemez. Nitekim Ebu Dâvûd Sünen'inde bu ifâdeden sonra der ki: Bu bâb Kadr gecesinin tamamen Ramazân'da olduğunun beyânındadır. Sonra hadîsi Humeyd İbn Zencûyeh kanalıyla... Abdullah İbn Ömer'den nakleder ve der kî: Rasûlullah (s.a.)a Kadr gecesi sorulmuştu, ben de onu dinliyordum. Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: O, bütün Ramazân'dadır. Bu hadîsin se­nedindeki râvîlerin hepsi sika kişilerdir. Ancak Ebu Dâvûd, Şu'be ve Süfyân'm bu hadîsi Ebu îshâk'ta durdurduklarını nakleder. Ebu Hanîfe merhumdan da Kadr gecesinin bütün Ramazân ayında aranması ge­rektiğine dâir bir rivayet nakledilir. Gazzâlî de bu görüştedir. Ancak Râfiî bu görüşü ciddî olarak garîb sayar.

Ayrıca denmiştir ki: Kadr gecesi, Ramazân ayının ilk gecesidir. Bu görüş Ebu Rezîn'den nakledilir. Onyedinci gecesidir, de denildiği olmuş­tur. Bu konuda Ebu Dâvûd merfû' olarak İbn Abbâs'tan bir hadîs riva­yet eder. İbn Mes'ûd, Zeyd îbn Erkam ve Osman İbn Ebu'l-Âsî'den de mevkuf bir rivayet nakleder. Muhammed İbn İdrîs eş-Şâfiî'den nakledi­len bir görüş de böyledir. Hasan el-Basrî'den de bu görüş nakledilir. Ba­zıları bunun Bedir gecesi olduğunu ve Bedir gecesinin de Ramazân ayı­nın 17. gecesi olan Cum'a gecesi olduğunu, ertesi sabah Bedir vak'ası-nın gerçekleştiğini, Allah Teâlâ'nın «Ayrılık günü» diye ifâde ettiği gü­nün bu olduğunu söylemişlerdir. Ondokuzuncu gecesi olduğu da Ali ve İbn Mes'ûd'dan rivayet edilir.

Yirmibirinci gecesi olduğu da söylenmiştir. Bu görüş, Ebu Saîd el-Hudrî'nin naklettiği şu hadîse dayanır: Rasûlullah (s.a.) Ramazân'ın ilk on gününde i'tikâfa girdi, biz de onunla beraber i'tikâfa girdik. Cib­ril (a.s.) gelip dedi ki: Aradığın şey, önündedir de i'tikâfa girmen isteni­yor. Rasûlullah (s.a.) ayın ortasındaki on günde i'tikâfa girdi de biz onunla beraber i'tikâfa girdik. Sonra Cebrail gelip dedi ki: Aradığın şey önündedir. Sonra Rasûlullah (s.a.), Ramazân'ın yirminci günü sa­bahı kalkıp hutbe okudu ve dedi ki: Benimle beraber i'tikâfa girmiş olan tekrar dönsün, çünkü ben Kadr gecesini gördüm ve onu unuttum. O, son on gecede ve tek gecelerdedir. Ve ben kendimi çamur ve su üze­rinde secde ediyor olduğumu görmüş gibiydim. Mescidin tavanı o zaman hurma yapraklanyla kapalıydı ve biz gökte hiç bir şey görmüyorduk. Bir bulut kümesi geldi ve üzerimize yağmuru indirdi. Rasûlullah (s.a.) bize namaz kıldırdı. Öyle ki ben, Rasûlullah'ın rü'yâsını doğrular bi­çimde alnındaki çamur ve su izlerine kadar görüyordum. Bu hadîsin bir başka lafzında da «yirmibirinci günü sabahı» şeklinde bir ifâde yer alır. Buhârî ve Müslim bu hadîsi Sahîh'lerinde tahrîc ederler. Şafiî; bu hadîs rivayetlerin en sahihidir, der.

Yirmiüçüncü gecesi olduğu da söylenmiştir. Müslim'in Sahîh'inde Abdullah İbn Eîıîs, Ebu Saîd el-Hudrî'nin rivayetine benzer bir rivayet nakleder ve yirmiüçüncü gecesidir, der. Allah en iyisini bilendir.

Yirmidördüncü gecesi olduğu da söylenmiştir. Nitekim Ebu Dâvûd et-Tayâlİsî... Ebu Saîd el-Hudrî'den nakleder ki; Rasûlullah (s.a.): Kadr gecesi yirmidördüncü gecedir, demiştir. Bu hadîsin râvîleri sika, isnadı sağlamdır. Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Mûsâ İbn Dâvûd... Bilâl'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: Kadr gecesi, yirmidör­düncü gecedir. Bu rivayetin râvîleri arasında yer alan İbn Lehîa zayıf bir râvîdir ve bu Buhârî'nin Asbâg kanalıyla... Abdullah'tan naklettiği rivayete de aykırı düşer. Buhârî'nin rivayetinde Ebu Abdullah der ki: Bana Rasûlullah'ın müezzini Bilâl, Kadr gecesinin, Ramazân ayının son on günündeki ilk yedi gün içinde olduğunu haber vermişti. Bu rivayet de mevkuftur. Allah en iyisini bilendir. İbn Mes'ûd, İbn Abbâs, Câbir, Hasan, Katâde ve Abdullah İbn Vehb'den de Kadr gecesinin yirmidör-düncü gece olduğu rivayet edilmiştir.

Bakara süresinde Vasile tbn Eskâ' kanalıyla merfû' olarak; Kur'-ân'ın Ramazan'ın yirmidördüncü gecesi indirildiğine dâir hadîs nakle­dilmişti.

Yirmibeşinci gece olduğu da söylenir. Nitekim Buhârî, Abdullah İbn Abbâs'tan nakleder ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: Kadr gecesini Ramazan'ın son on gecesinde arayın. Kalan dokuzunda, kalan yedisinde, kalan beşinde. Hadîs bilginlerinin çoğunluğu bunu tek gece­ler şeklinde yorumlamışlardır ki bu, hem daha meşhur, hem daha açık­tır. Başkaları da Müslim'in Ebu Saîd'den naklettiği hadîste olduğu gi­bi, bunu tek gecelere hamletmişlerdir. Allah en iyisini bilendir.

Kadr gecesinin Ramazan'ın yirmiyedinci gecesi olduğu da söylen­miştir. Nitekim Müslim'in Sahîh'inde Übevv İbn Kâ'b kanalıyla Ra­sûlullah (s.a.)tan nakledilir ki; Kadr gecesi yirmiyedinci gecededir. İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Süfyân, Zerr'den nakletti ki; o: Übeyy İbn Kâ'b'a; ey Ebu Münzir, kardeşin Abdullah İbn Mes'ûd diyor ki: Yıl boyu geceleri ibâdetle geçiren kimse Kadr gecesine rastlar mı? di­ye sorduğumda, dedi ki: Allah ona rahmet etsin. O; Kadr gecesinin, Ra­mazân ayında ve yirmiyedinci gecesinde olduğunu bilir. Sonra yemîn et­ti. Ben; bunu nasıl biliyordunuz? deyince dedi ki: Bize bildirilen işaret veya alâmetle. O gün, güneş ışınsız olarak doğar. Müslim de bu hadîsi Süfyân îbn Uyeyne kanalıyla Zerr'den nakleder. Müslim'in rivayetinde şu ifâde yer alır: Kendisinden başka ilâh bulunmayan Allah'a yemîn ede­rim ki; o, elbette Ramazân ayındadır —İstisna edilen şeye yemîn etmek­tedir— Allah'a andolsun ki; ben, Rasûlullah (s.a.)ın bize ibâdet etme­mizi emrettiği Kadr gecesinin hangi gece olduğunu iyi bilirim. Bu, yir­miyedinci gecedir. Bunun işareti, Kadr gecesinin sabahında güneşin bembeyaz ve ışınsız olarak doğmasıdır.

Muâviye, İbn Ömer, İbn Abbâs ve diğerleri kanalıyla Rasûlullah (s.a.)ın Kadr gecesinin yirmiyedinci gece olduğuna dâir haberleri nak­ledilir. Seleften bir taifenin görüşü bu olduğu gibi, Ebu Hanîfe ve Ah­med tbn Hanbel'in mezhebinden büyük bir kitlenin de görüşü budur. Seleften bazı kimselerden nakledilir ki; bu gecenin yirmiyedinci gece olduğu Kur'ândan çıkarılmıştır. kavlindeki edatı sûrenin yirmiyedinci kelimesidir. Allah en iyisini bilendir.

Hafız Ebu'l-Kâsım et-Taberânî der ki: Bize İshâk İbn İbrâhîm... Katâde ve Âsım'dan nakleder ki; onlar İkrime'nin İbn Abbâs'tan nak­len göyle dediğini işitmişler: Ömer İbn Hattâb, Muhammed (a.s.)in ashâbını çağırıp onlara Kadr gecesini suâl etti. Onlar son on gün üzerin­de İcmâ ettiler. İbn Abbâs der ki: Ben Hz. Ömer'e; Kadr gecesinin han­gi gece olduğunu çok iyi biliyorum —veya zannediyorum— dedim. Ömer dedi ki: Hangi gecedir o? Ben, son on günde geçen yedinci veya kalan yedinci gecedir, dedim. Hz. Ömer dedi ki: Bunu nereden öğrendin? İbn Abbâs der ki: Ben; Allah yedi gök, yedi yer ve yedi gün yaratmıştır. Ay yedi üzerinde döner. İnsan yediden yaratılmıştır, yediden yer, yediye secde eder. Allah'ın evini tavaf, yedi kerredir, taş atmak yedidir... ve daha birçok şeyleri zikretmiştir. Ömer İbn Hattâb dedi ki: Bizim akle-demediğimiz bir konuda sen aklım çalıştırdın. Katâde, îbn Abbâs'tan fazla olarak yedi yer ifâdesinden sonra, işte Allah Teâlâ'nın «Orada ta­ne ve üzüm bitirdi» kavli budur, sözünü ekler. Bu hadîsin isnadı sağ­lam ve kuvvetli olmakla beraber, metni gerçekten garîbtir. Allah en iyisini bilendir.

Yirmidokuzuncu gece olduğu da söylenmiştir. Nitekim Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Hâşimoğullannın kölesi Ebu Saîd... Ubâde îbn Sâ-mit'ten nakletti ki; o, Râsûlullah (s.a.)a Kadr gecesini sorduğunda Ra-sûlullah (s.a.) buyurmuş ki: Ramazân'dadır. Onu son on günde arayın, çünkü o yirmibir, yirmiüç, yirmibeş, yirmiyedi ve son olmak üzere tek gecelerdedir.

İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Süleyman İbn Dâvûd... Ebu Hüreyre'den nakletti ki; Râsûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş: Kadr gece­si yirmiyedi veya yirmidokuzuiicu gecededir. O gece yeryüzündeki me­leklerin sayısı çakılların sayısından daha fazladır. Bu hadîsin isnadın­da İmâm Ahmed İbn Hanbel münferid kalmıştır. Ancak isnadında bir eksiklik yoktur.

Son gece olduğu da söylenmiştir. Nitekim az önce geçen hadîste böyle nakledilmektedir; Ayrıca Tirmizî ve Neseî de Uyeyne İbn Abdur-rahmân kanalıyla Ebu Bükre'den naklederler ki; Râsûlullah (s.a.) şöy­le buyurmuş: Kadr gecesi kalan dokuzuncu, yedinci veya beşinci veya üçüncü veya son-gecededir. Yani Kadr gecesini bu gecelerde araştırınız. Tirmizî bu hadîsin hasen, sahîh olduğunu söyler. Ahmed İbn Hanbel'in Müsned'inde Ebu Seleme tarîkıyla Ebu Hüreyre'den nakledilir ki Râ­sûlullah (s.a.) Kadr gecesinin Ramazân'm son gecesinde olduğunu söy­lemiştir.

İmâm Şafiî merhum bu rivayetler konusunda der ki: Soran kişi peygambere: Falanca gecede Kadr gecesini arayayım mı? dediği za­man, Peygamber cevâb olarak; evet, demiştir. Şu halde Kadr gecesi mu­ayyen bir gecedir. Tirmizî bu anlamda bu hadîsi ondan nakletmiştir. Ebu Kılâbe'nin de Kadr gecesinin son on gecede değiştiğini söylediği ri­vayet edilir. Ebu Kılâbe'nin naklettiği bu görüşü Mâlik, Sevrî, Ahmed İbn Hanbel, İshâk İbn Rahûyeh, Müzeni, Ebu Bekr İbn Huzeyme ve başkalarının da dayandığı görüştür. Şafiî'den nakledilen bir görüş de budur. Kâdî'nin nakletmiş olduğu bu görüş doğruya daha yakındır. Al­lah, en iyisini bilendir. Bu görüşle uyuşur mâhiyette Buharı ve Müslim'­in Sahîh'lerinde Abdullah İbn Ömer'den nakledilen şu rivayet yer al­maktadır: Peygamberin ashabından bazı kimseler rü'yâlarında Kadr gecesinin Ramazân'ın son yedi gecesinde olduğunu görmüşlerdir. Ra-sûlullah (s.a.) da; bana bir rü'yâ gösterildi ki, o son yedi güne yaklaş­maktadır. Binâenaleyh onu arayan son yedi günde arasın, buyurmuş­tur. Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde Hz. Âişe'den nakledilir ki; Ra-sûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

Kadr gecesini Ramazân ayının son on gününün tek gecelerinde ara­yın. Lafız Buhârî'nindir.

Şafiî'nin Kadr gecesinin değişmez olduğunu ve ayın belirtilen gü­nünde bulunduğunu destekler mâhiyette Buhârî, Sahîh'inde Ubâde îbn Sâmit'ten şöyle söylediğini nakleder:

Rasûlullah (s.a.) bize Kadr gecesini haber vermek üzere çıkmıştı. Müslümanlardan iki kişi birbirine girdi. Rasûlullah (s.a.) bunun üze­rine buyurdu ki: Ben, size Kadr gecesini haber vermek için çıkmıştım. Falanca ve falanca birbirine girdi, ben de kaldırdım. Belki de bu, sizin için daha hayırlıdır. Ancak onu dokuz, yedi ve beşinci gecelerde arayın. Şafiî'nin buradan çıkardığı delil ise şöyledir: Eğer bu gece belirtilmemiş ve sürekliliği ta'yîn edilmemiş olsaydı, her sene aynı yerde bulunma­sıyla ilgili bir bilgi elde etmek mümkün olmazdı. Eğer yer değiştirmiş olsaydı ancak o yıl için orada ta'yîn edilmiş olduğu bilinirdi. Ancak o zaman; Rasûlullah (s.a.) onlara, o yıl nerede olduğunu bildirmek üze­re çıkmıştı, denilebilir. Falanca ve falancanın birbirine girmesi üzerine ben de bunu kaldırdım sözü, tartışmanın faydalı şeyi giderdiği ve ya­rarlı ilmi yok ettiğine dâir görüşü ile uyuşmaktadır. Nitekim Hadîste de: Kul işlediği günâhla nzıktan mahrum olur, buyurulmaktadır.

«Kaldırıldı» sözüne gelince, size kesinkes bildirilmesi kaldırıldı anlammadır yoksa bütünüyle varlıktan kaldırıldı anlamına değil. Nitekim Şia'nın câhilleri böyle derler. Zîrâ Peygamber, «kaldırıldı» sözünden he­men sonra; onu dokuz, yedi ve beşinci gecelerde arayın, buyurmuştur. «Belki de bu, sizin için daha hayırlıdır.» sözü ise Kadr gecesinin belirtilmemiş olması sizin için daha iyidir. Zîrâ belirtilmeyince onu araştıranlar her tarafta araştırmaya koyulurlar ve daha çok ibâdet ederler. Eğer belirtilmiş olsaydı, bu takdirde sadece o gecede ibâdet edi­lir ve bundan sonra yavaş davranılırdı. Kadr gecesinin müphem kalma­sı, hikmetin İcâbıdır ki, ibâdet peşinde koşanlar bütün ay boyunca ça­lışsınlar ve son on günde de daha çok çaba sarfetsinler. Bunun için Ra-sûlullah (s.a.) vefat edinceye kadar Ramazân'ın son on gününde i'tikâ-ja girerdi. Daha sonra eşleri de i'tikâfa girmişlerdir. Bu hususu Buhârî ve Müslim, Hz. Âişe'nin hadîsinden naklederler. Yine Buhârî ve Müs­lim'de Abdullah İbn Ömer'den nakledilir ki Rasûlullah (s.a.) Rama­zân'ın son on gününde i'tikâfa girermiş. Hz. Âişe der ki: Son on gün gelince Rasûlullah (s.a.) geceleri ihya eder, ibâdet için uyanır ve önlü­ğünü bağlarmış. Buhârî ve Müslim bu hadîsi tahrîc ederler. Müslim'in, Hz. Âişe'den naklettiği bir rivayette:

Rasûlullah (s.a.), Ramazân'ın son on gecesinde diğer gecelerde ça­lıştığından daha fazla çalışırmış. İşte önlüğünü bağlamanın anlamı bu­dur. Bunun kadınlardan uzaklaşma anlamına geldiği de söylenmiştir. Her iki durumdan kinaye olması da muhtemeldir. Nitekim İmam Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Süreye... Hz. Âişe'den nakletti ki; Rasûlullah (s.a.) Ramazân'ın on günü kaldığında önlüğünü bağlar ve hanımların­dan uzaklaşırdı. Bu hadîsin rivayetinde Ahmed İbn Hanbel münferid kalmıştır. İmâm Mâlik merhumdan da Kadr gecesinin araştırılmasında son on gecenin eşit olduğu ve bir gecenin diğerine tercih edilmeyeceği­ni belirten bir rivayet nakledilir. Ben, Şafiî merhumun şerhinde böyle gördüm.

Güzel olan, her vakit fazlasıyla duâ etmektir. Ama Ramazân ayın­da daha çok. Bu ayın da son on gününde daha çok ve ayrıca tek gece­lerde daha çok ibâdet edilmesi iyidir. Ve şu duanın çokça yapılması gü­zel görülmüştür: Allah'ım; Sen affedicisin, affı seversin beni affet. Ni­tekim İmâm Ahmed İbn Hanbel bunu Yezîd İbn Hârûn kanalıyla Ab­dullah İbn Büreyde'den nakleder. Bu rivayette Hz. Aişe der ki: Ey Al-lah'm Rasûlü; ben, Kadr gecesine denk geldiğimde nasıl aua eaeyim? Rasûlullah (s.a.) buyurmuş ki: Allah'ım; Sen, affedicisin, affı sever­sin, beni affet, de. Tirmizî, Neşe! ve ibn Mâce de bu hadîsi Kehmes İbn Hasan kanalıyla Abdullah İbn Büreyde'den naklederler. Bu rivayette Hz. Âişe der ki: Ey Allah'ın Rasûlü, görüyor musun ya ben Kadr gece­sinin hangi gece olduğunu öğrenirsem, onda ne diyeyim? diye sordu­ğumda buyurdu ki: Allah'ım; Sen affedicisin, affı seversin, beni affet, de. Bu ifâde Tirmizî'nin lafzıdır. Sonra Tirmizî; bu, hasen sahîh bir hadîstir, der. Hâkim de Müstedrek'inde onu tahrîc ederek; Buhârî ve Müslim'in şartlarına göre sahîh bir hadîstir, der. Neseî de bu hadîsi Süf-yân es-Sevrî kanalıyla Süleyman İbn Büreyde'den nakleder. Buna göre Hz. Âişe der ki: Ey Allah'ın Rasûlü, görüyor musun ben Kadr gecesiyle kaışılaşırsam onda ne diyeyim? dedim de, buyurdu ki: Allah'ım; Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.

Kadr gecesiyle ilgili garîb bir rivayet ve tuhaf bir haber zikredilir;-Şöyle ki: İmâm Ebu Muhammed İbn Ebu Hatim bu âyetin tefsirinde * bana babam... Kâ'b'ın şöyle dediğini nakletti, der: Sidre el-Müntehâ cennetin altında, yedinci göğün hizâsmdadır. Bu dünya göğüyle âhiret göğünün hizasında olup yüceliği cennettedir. Dallan ve kollan ise Kür-sî'nin altındadır. Sayılarını Azîz ve Celîl olan Allah'tan başka kimsenin bilmeyeceği kadar onda melekler vardır. Onlar Azîz ve Celîl olan Al­lah'a ibâdet ederler. Onun dallarından bir arpa tanesi kadar olan her bir yerde bir melek vardır. Cebrail'in makamı ise onun ortasmdadır. Allah Teâlâ Sidre el-Müntehâ'da oturan meleklerle beraber Cebrail'e her Kadr gecesi yeryüzüne inmelerini emreder. Orada bulunan her bir meleğe mü'minlere karşı şefkat ve merhamet duygusu verilmiştir. Kadr gecesi, güneş battığı sırada melekler Cebrail'le beraber yeryüzüne iner­ler. Yeryüzünde her bölgede mutlaka ya secdeye kapanmış veya kıyam­da duran bir melek vardır. Mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara duâ ederler. Ancak kilise, havra, mecûsîlerin tapınağı veya putperestlerin tapınağı, ya da pislik attığınız bazı yerlerle, içinde sarhoşun bulunduğu evler veya içinde sarhoş edici maddelerin bulunduğu evler veya dikili putların bulunduğu evler veya asılı çanların bulunduğu evler veya kü­çük abdestin yapıldığa yerler veya evin pisliğinin bulunduğu yerler bu­nun dışındadır. Melekler o gece sabaha kadar erkek ve kadın mü'min­lere duâ ederler. Cebrâîl o gece her mü'minle mutlaka musâfaha eder. Onun işareti derisinin ürpermesi, kalbinin uyanık olması, iki gözünün yaşarmasıdır. İşte bu, Cebrail'in musâfahalarmdandır.

Kâ'b der ki: Kadr gecesi üç kez «La İlahe İllallah» diyeni Allah Te­âlâ bağışlar. Birincisinde affeder, ikincisinde cehennemden kurtanr, üçüncüsünde de cennete girdirir. Biz; Kâ'b el-Ahbâr'a: Ey Ebu İshâk, doğru mu söylersin? dedik de, Kâ'b el-Ahbâr dedi ki: Kadr gecesi doğ­rulardan başka kim La İlahe. İllallah der ki? Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemîn ederim ki; muhakkak Kadr gecesi kâfire ve münâfıka çok ağır gelir. Sanki o, omuzunda bir dağ var gibi olur. Melekler tanyeri ağarıncaya kadar böylece kalırlar. İlk çıkan Çebrâîl olur ve o, gü­neşin yüce ufukta belirdiği zamanda çıkar, iki kanadını gerer. Onun yeşil iki kanadı vardır. O saattan başka bunları açmaz. Böylece güne­şin ışınları görülmez olur. Sonra bir meleği çağırır ve yukarı çıkarır. Meleklerin nuru ve Cebrail'in iki kanadının nuru birleşir. O gün güneş sürekli kararsız haldedir. O gün Cebrâîl ve beraberinde bulunan gökle yer arasındaki melekler, mü'min erkeklere, mü'min kadınlara ve Rama-zân'da Allah rızası için oruç tutanlara mağfiret dilerler, rahmet ve dua ederler. Ve yaşarsa gelecek Ramazân'da da Allah rızâsı için oruç tut­maya kendini hazırlayanlara da duâ ederler. Akşam olunca dünya gö­ğüne girerler ve orada halka halinde otururlar. Dünya göğündeki me­lekler onların etrafında toplanır ve erkeklerle kadınlara teker teker su­âl ederler ve falanca ne yaptı? Onu bu yıl nasıl buldunuz? diye konu­şurlar. Biz falancayı yılın ilk gecesinde ibâdet eder bulduk ve yıl boyu da ibâdet ettiğini gördük, falancayı da yeniden başlayan ve yıl boyu ibâdet eder gördük, derler. Onun için mağfiret dilemezler, özürlü için mağfiret dilemek isterler. Falancayı ve falancayı Allah'ı zikrederken gördük, falancayı rükû'da, falancayı secdede ve falancayı da Allah'ın kitabını okurken gördük, derler. Kâ'b el-Ahbâr der ki: O gün ve gece onlar böyledirler. Nihayet ikinci göğe çıkarlar. Her bir gökte bir gün ve gece kalırlar. Nihayet Sidre el-Müntehâ'daki yerlerine ulaşırlar. Sid-re el-Müntehâ onlara der ki: Ey benim sakinlerim, İnsanlardan bana da söz edin ve onların adım sayın, çünkü benim de sizin üzerinizde hakkım var. Ve ben, Allah'ı seveni severim. Kâ'b el-Ahbâr, meleklerin Sidre el-Müntehâ'ya da tek tek kulları saydıklarını ve babalarının adlarıyla ka­dın ve erkeği söylediklerini nakleder. Sonra cennet, Sidre el-Müntehâ'-ya gelip der ki: Senin sakinlerin olan meleklerin sana verdikleri haberi bana da anlat. Sidre el-Müntehâ bunu cennete haber verir. Kâ'b el-Ah­bâr der ki: Cennet; Allah'ın rahmeti falanca erkeğin, falanca kadının üzerine olsun, Allah'ım onları çabucak bana ulaştır, der. Cibril onlar­dan Önce yerine ulaşır. Allah ona ilham eder de der ki: Falancayı secde ederken buldum, onu bağışla. Allah da onu bağışlar. Cebrâîl bunu Arş'ı taşıyan bütün meleklere duyurur. Onlar da; Allah'ın rahmeti falanca erkeğin ve falanca kadının üzerine olsun, mağfireti de falancaya olsun, derler. Cebrâîl der ki: Rabbım, geçen yıl sünnet ve ibâdet üzere buldu­ğum falanca kulunu, bu yıl yeni bir şey uydurmuş ve kendisine emredi­lenden geri dönmüş olarak buldum. Allah Teâlâ buyurur ki: Ey Cebrâîl, eğer secde ederse ölmezden üç saat önce Ben onu bağışlarını. Cebrâîl der ki: tlâhî hamd, Sanadır. Sen yaratıklarının hepsinden daha çok merhamet sahibisin. Sen kullarına karşı kullarının kendilerinden daha çok merhamet sahibisin. Kâ'b el-Ahbâr der ki: Bunun üzerine Arş ve çevresindeki perdeler, gökler ve içinde bulunanlar; Rahîm olan Allah'a hamdolsun, Rahîm olan Allah'a hamdolsun, diyerek inlerler. Kâ'b nak­leder ki; kim Ramazân ayını oruçlu, geçirir de, kendi nefsine Rama­zândan sonra Allah'a isyan etmeyeceğine dâir söz verirse, sorgusuz ve hesâbsız cennete girer.[1]

 

İzâhı

 



[1] Ebu’l-Fida İsmail İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Çağrı Yayınları: 15/8537-8551

Free Web Hosting